Bugün toplumda yaşanan dejenerasyonu yönlendiren güçler etkili propaganda
araçlarına sahiptir. Bu propagandanın en önemli sloganları; çağdaşlık,
modernlik, özgürlük ve cesarettir. Kuşkusuz söz edilen modernlik ve çağdaşlık,
çağın gelişmelerini izlemek ve yeniliklere açık olmak anlamında değildir. Batıda
yaşanan ahlaksızlık ve sapıklığı topluma olağan gibi göstermektir. İnsanların
kınadıkları ve karşı oldukları davranışların bugün artık olağan karşılanıyor
olması, söz ettiğimiz propagandanın din ahlakından uzak toplumlar üzerinde ne
denli etkili olduğunu gösterir.
İnsanlar yoğun telkinlerle, yaşanan
ahlaksızlığın çağdaşlığın bir gereği olduğu yanılgısına düşerler. Bu dejenere
yapı, tüm dünyada bilinçli bir şekilde ayakta tutulmaya çalışılır.
Yazılı ve görsel medya, toplumda yaşanan ahlaksızlıkları modernlik ve
çağdaşlık başlığı altında insanlara iletir. Ahlak dışı yaşayan ünlüler özellikle
gündemde tutulur.
Televizyon programlarında ve magazin dergilerinde, her
tür ahlaksızlık sergilenir, yolsuzluk yapanlar, eşcinseller, ahlak değerlerden
uzak kişiler özenilecek kimselermiş gibi tanıtılır ve karanlık yaşamları çekici
gösterilmeye çalışılır. Bu kimselerin ahlaksızlıkları cesaret ve modernlik
olarak adlandırılır; verilmek istenen mesajlar insanların bilinçaltına ustaca
yerleştirilir.
Yasa dışı yaşam şeklini öven, gerilimi hatta silahlı
çatışmaları makul gibi gösteren dizi ve filmler de aynı şekilde olumsuz etki
oluşturur. Reklam, sinema, edebiyat, mizah gibi kültürel araçlarda hep aynı
mesajlar işlenir, toplumlar din ahlakının değerlerini göz ardı etmeye ve
inançsızlığa özendirilir.
Ruh sağlığı için zararlı şov programlarında
şiddet ve kavga görüntülerinin dozajı gittikçe artmıştır. Psikologlar bu tür
program ve yarışmaların, hem katılımcı hem de izleyicilerin ruh dengesini
bozduğunu, onları suç işleme, intihar etme gibi fiillere eğilimli hale
getirdiğini ifade ediyorlar.
Marjinal müzik gruplarının gündemde
tutulması, satanizm gibi sapkın inanışlara sahip kişilerin söyleşi programlarına
çıkarılması, sapkın kişilerin sempatik gibi gösterilmeleri de dejenerasyonun
çarpıcı örneklerindendir.
Bugün hızla yaygınlaşan ahlaki dejenerasyonun
en önemli nedeni dinsizliğin oluşturduğu kendini başıboş ve sorumsuz zannetme
görüşüdür. Materyalizmin ve dinsizliğin en büyük silahı olan evrim teorisinin
bilimsel bir gerçekmiş gibi zorla benimsetilmeye çalışıldığı, bencil, maddiyatçı
karakterlerin ön planda olduğu senaryolar yaygınlaşarak, milyonlarca insanın
izlediği filmlere dönüştürülür. Bu filmlerin belli bir amaca yönelik olarak
kullanıldığı çok açıktır.
Geçtiğimiz günlerde çekilmiş bir belgeselde
insanlar, medyanın yönlendirici gücüne karşı şu sözlerle uyarılıyorlardı:
“İnsanların çok fazla düşünmeleri istenmiyor. Bu yüzden tüm dünya gün
geçtikçe eğlenceyle, medyayla, tv programlarıyla, uyuşturucuyla, alkolle ve
aktivitelerin her çeşidiyle dolu hale geldi. Bunların tümü insanların zihnini
meşgul tutmak için. Çok az insan gazete ve kitap okuyor; tek gerçeğiniz ekranda
gördükleriniz. Şu an dışarıda, ekranlarda gördükleri dışında hiçbir şey bilmeyen
koskoca bir nesil yaşıyor. Bu ekran, bu inançsız dünyadaki en muhteşem lanet
olası güç. Ve bu inançsız dünyadaki en büyük şirket, en muhteşem propaganda
gücünü kontrol ettiğinde, bu ekranda gerçek diye neler sunulacağını kim
bilebilir?.. Sizler sabahtan akşama kadar her yaştan, her renkten, her dinden
insan, başına oturuyorsunuz. Burada dönen illüzyonlara inanmaya başladınız. Ve
televizyondakilerin gerçek, kendi hayatlarınızın ise hayali olduğuna inanmaya
başladınız. Televizyon ne derse onu yapmaya başladınız. Onun gösterdiği gibi
giyiniyor, onun gösterdiklerini yiyorsunuz. Çocuklarınızı onun dediği gibi
yetiştiriyorsunuz; hatta onun istediği gibi düşünüyorsunuz. Allah aşkına, sizler
gerçeksiniz! Hayali olan ekrandakiler…”
’Çağdaşlık’ adına
batının dejenere yönlerini taklit ederek oluşan çürüme, bir meyvedeki çürüğün,
sepetteki diğer meyvelere de bulaşması gibi zamanla herkese zarar verebilir. Her
insan dünyada yaşanan ahlaki dejenerasyondan, çatışmaların, savaşların, acıların
sürmesinden, insanların zulüm görmelerinden kendisini sorumlu hissetmelidir.
İnanan insanlar, en önemli görevlerinden olan iyiliği emredip kötülükten
sakındırma ibadetini samimiyetle yerine getirmeli, çarpık görüş, sapkın
felsefeler ve körü körüne Batı taklitçiliğiyle fikir mücadelesi içinde
olmalıdırlar. Din dışı toplumdaki “çağdaş” kişileri değil, Allah’ın kutlu
elçilerini ve onlarla birlikte Rabb’leri yolunda malını ve canını feda etmiş
olan samimi inananları kendilerine örnek almalıdırlar. Bu samimi çaba, –Allah’ın
dilemesiyle- Kur’an ahlakının yaygınlaşmasına ve insanlığın aydınlık günler
yaşamasına vesile olacaktır.
(
Medya Kaçıncı Kuvvet başlıklı yazı
fuatturker tarafından
10.12.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.