Azmi heyecandan yerinde duramıyordu. Çok sevdiği Ebru’yu
istemeye gideceklerdi.
"Anne çoraplarımı bulamıyorum. "
"Oğlum yerini biliyorsun çekmecende."
Ayhan ise içerden sesleniyordu.
"Sultanımmm hangi gravatımı taksam? "
Esin hem koşturmaktan, hem onlara cevap yetiştirmekten
yorulmuştu.
"Canım, kıyafetine göre bir tanesini seçiver; sen her zaman
uyumlu ve zevkli giyinirsin ."
Üçü de telaş, mutluluk arasında yürekleri gelgit içindeydi.
Nihayet hazırlanmış ; birbirlerinde eksik var mı diye kontrol ederken gözler
ışıl ışıldı.. Kız evine götürülecek
Kocaman sepet; pembe güllerle süslü ve yanında da bir kutu
çikolata vardı.
Annesinin gözleri sulanmıştı; oğluna bir kez daha baktı.
"Harika görünüyorsun."
Ayhan dayanamayıp eşine sarıldı.
" Sultanım kraliçeler gibisin ."
"Canım sen de çok yakışıklı kayınpeder olmuşsun."
Dışarı çıktıklarında apartmandaki komşuları merakla
pencereden bakıyorlardı.
"Kız Fadimeee "
"Ne oldu Hatçe Teyzee?"
"Hele bunlar nereye gidiyor böyle? Hemide süslenmiş
püslenmişler."
Yandaki komşu da katılmıştı dedikoduya.
"Şışşşttt... duyacaklar sessiz olun. Baksanıza
giyinmiş kuşanmışlar; hayırlı bir iş gibi."
Öbürleri tasdik ederek kafalarını salladılar.
" Hımmmm ...öyle görünüyor haklısın galiba.Çiçek de var
ellerinde.."
"Öyle ...öyle ...öğreniriz yarın bizim Selime Abla
dan." (Selime Abla mahallede ne var ne yok bilir; istihbaratı çok
kuvvetliydi. Bu yüzden ona muhtar derlerdi.)
(Dedikodu; insanların yaşam boşluğunu dolduran çoğu
gerçekle bağdaşmayan sözler diyaloğudur. Keşke zamanımızı daha güzel konulara
yöneltsek...)
Ayhan arabanın kapısını açtı ve
"Oğlum bugün sen kullan; ben yanında oturayım."
"Tamam baba."
Kız evine geldiklerinde onları kapıda karşıladılar. Geniş
bir salona buyur edildi. Oldukça zevkli döşenmişti.
Ebru ile Azmi’nin gözleri gizlice birleşmiş yürekleri aile
büyüklerinin sözlerini heyecanla beklemekteydi.
Artık sıra neden geldiklerini anlatmaya gelmişti.
Ayhan bir iki yutkundu vee
"Biz hayırlı bir iş için burada bulunmaktayız."
Ebru’nun yanakları al al olmuş, Azmi ise ellerini birbirine
sıkıca kavuşturmuş başını önüne eğmişti.
***
Allah’ın emriyle
Peygamberin kavliyle
Biricik kızınızı
Oğlumuza isteriz
Bir ömür boyu diye
Mutluluk dileğiyle
İyilikle sevgi ile
Evlendirelim deriz.
***
( Eeee birazcık naz olsun değil mi ?)
" Hayırlısı... ne diyelim; efendim."
Ebru mutfaktan kahveleri getirip tek tek ikram etmeye
başladı.
Esin genç kızı elinde olmadan her kayınvalide adayı gibi
tepeden tırnağa süzmüştü.
Azmi sevdiğinin elinden fincanı alırken elinin titremesine hâkim
olamamış az daha kahveyi döküyordu.
Sohbet iki gencin mutlu olması üzerine kuruluydu.Dünürler
birbirlerini daha iyi tanımak için sık sık görüşelim dediler..
"Damat adayının askerlik görevi biter bitmez de nikâh
yapalım." Güzel bir diyaloğun ardından izin isteyip kız evinden
ayrıldılar.
Yolda üçü de neşeliydi.
"Anne Ebru’yu beğendin mi?
"Çok tatlı, hanım kız seni kutlarım oğlum."
"Bence aile de çok önemli. Kısa sürede kaynaştık
"diye devam etti babası.
"İkinizin de çalışmanız geleceğinize en güzel yatırım."
Söz ve nişan bir arada olacaktı. Kızın ailesi takı konusunu
hiç açmamıştı. Alışveriş...
(Biz de çok eskilere dayanan karşılıklı bohça götürme
merasimi vardır. Damada, kayınpedere, kayınvalideye, görümcelere... Hediyeler
alınır saten bohçalara özenle yerleştirilir ve kırmızı kurdele ile bağlanır.
Off ki offf görümceler, kaynanalar, damat daha daha halalar...
Hepsi birlikte çarşı alışverişine gidilir. Her kafadan bir ses çıkar. )
Ayhan’la eşi gene birlikte otururlarken söz dnüp dolaşıp
Azmi’nin evlenmesinde yoğunlaşmıştı.
"Ben de onlarla alışverişe giderim."
"Sultanım ne işimiz var? Bırakalım gençler kendi
eksiklerini başbaşa alsınlar. Bence hem biz hem kız tarafı rahat bırakalım
çocukları."
Esin susmuş; eşine hak vererek... Duygularının bencilliğine kızmıştı.
Uzaklarda beyaz saçlı , bir kadın yüreğindeki acıyla
yaşarken hala çok güzel masmavi gözlerinden yaşlar süzülüyordu....
NEŞE KIZILYAR
CAN DOSTLARIM ÖYKÜM SİZLERLE DEVAM EDİYOR EN İÇTEN
SEVGİLERİMLE