Etrafımızdan sıklıkla işittiğimiz söz; "düşenin dostu olmaz." Bu söz, insanların zor zamanlarında ve ihtiyaçları olduğunda
yanlarında gerçek bir dost bulamamaları nedeniyle doğrudur. Oysa yaşamda
dostluk, vefa ve sadakat gibi kavramlar çok büyük önem taşır. Her insan örneğin
hasta olduğunda, maddi sıkıntı içindeyken ya da manevi bir desteğe ihtiyaç
duyduğunda yanında gerçek ve samimi bir dost bulunmasını ister. Ancak toplumda
ilişkiler genellikle çıkarlara dayalı olduğu için, kişinin böyle bir dost
bulması imkansızdır. Dahası yardımcı olmak bir yana, yıllarca dost zannedilen
kişilerin gerçek yüzleri bu zorlu dönemlerde ortaya çıkar.
Çok varlıklı
bir yaşamı olan, son model arabalarla dolaşan, lüks yerlerde yemek yiyen kişi,
geniş bir arkadaş çevresine sahip olur. Etrafında sayısız ’dost’u vardır. Ancak
bu insan bir gün zor duruma düşse, işi bozulsa, varlığını yitirse çevresiyle
ilişkisi nasıl olur? Gezdirmese, para saçmasa, yemeğe davet etmese, dostları
yine eski ilgi ve saygıyı gösterirler mi?.. Tam aksine dostlarının tümü ondan
yüz çevirir. Karşılaştıklarında görmezlikten gelir hatta arkasından alay
ederler. Gerçekte değişen, o varlıklı kişinin yalnızca görüntüsü ve
yaşantısıdır; ruhu aynıdır. Ancak din dışı toplumlardaki dostluklar dış görünüş
ve maddiyat kaynaklı olduğundan, tüm sahte dostlar bir anda kaybolur, kişi de
yapayalnız kalıverir.
Birçok evli çift için de benzer bir durum söz
konusudur. İyi ve kötü günde birbirlerinin yanında olacaklarına dair söz veren
çiftler, karşılıklı çıkarlar sona erdiğinde gerçek yüzlerini ortaya koyarlar.
Örneğin eşlerden biri herhangi bir kaza sonucunda felç kalsa, acaba diğerinin
tavrı ne olur? Bir süre eşine bakar, yardım eder ancak kendince zarar gördüğünü
düşündüğünde herşey bir anda değişir. Eşini terk etmeyen kimse de genellikle
merhamet ettiğinden değil, etrafından tepki almamak için yapar. İçinden ise
muhtaç olan eşine karşı merhamet hissetmez.
Cahiliye toplumlarından bir
diğer örnek de gençlerin yaşlılara, bakıma muhtaç anne ve babalarına karşı
davranışlarıdır. Yıllar boyu her türlü ihtiyaçlarını karşılayan anne babaları
yaşlanıp güçten düştüklerinde, onlar aynı ilgi, sadakat ve özeni göstermezler.
Hatta onları ayak bağı olarak görür ve genellikle de bir huzur evine
yerleştirler.
Kur’an’a uygun olan ise insanın, ailesine karşı iyi günde
de kötü günde de vefakar davranmasıdır. Müminler, ailelerinin her türlü
ihtiyacını karşılamak için çok büyük gayret sarf ederler. Allah, müminlerin
ailelerine karşı göstermeleri gereken davranışı, "Rabbin, O’ndan
başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle-davranmayı emretti. Şayet
onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: "Öf" bile
deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle . (İsra Suresi, 23)
ayetiyle haber verir.
Cahiliyedeki vefa, dostluk ve sadakat anlayışı çok
açıktır; çıkar bittiğinde ilişki de biter. Gerçek dostluk, vefa, samimiyet ve
sadakat yalnızca salih müminlerin arasında yaşanır. Müminler birbirlerinin
velileri, dostları, yardımcıları ve kardeşleridirler. Mümin, Kur’an ahlakı
gereği en zor anında bile mümin kardeşlerinin iyiliğini, rahatını, huzurunu
düşünür; onların nefsini kendi nefsine tercih eder. Büyük bir zevk alarak her
türlü özveride bulunur. Hastalık anında tüm ihtiyaçlarını kardeşinin istemesini
beklemeden karşılar, bütün imkanlarıyla seferber olur. Özveride bulunur;
kardeşini asla ihtiyaç içinde bırakmaz.
Hiçbir çıkar beklemeden,
samimiyetle ve Allah’ın hoşnutluğu için birbirini seven müminler, yine Allah’ın
hoşnutluğu için birbirlerinin dostu olurlar. Samimi müminlerin birbirlerine
duydukları dostluk hissi derindir, çünkü bu duygu kalplerini dolduran Allah
sevgisinden kaynak bulur. Allah sevgisi, korkusu ve Allah’ın rızası temelleri
üzerinde kurulan ve bu sağlam temeller üzerinde yükselen dostluklar kalıcıdır.
Bu dostluk, çok güçlü bir bağdır ve Allah’ın dilemesi dışında asla kopmaz.
Hz Ömer (ra) anlatır: Resûlullah (as) buyurdular ki:
“Allah’ın
kulları arasında bir grup var ki, onlar ne peygamberlerdir ne şehidlerdir.
Üstelik Kıyamet günü Allah indindeki makamlarının yüceliği sebebiyle
peygamberler de, şehidler de onlara gıpta ederler.” Orada bulunanlar sordu: “Ey
Allah’ın Resulü! Onlar kim, bize haber ver!” “Onlar aralarında ne kan bağı ne de
birbirlerine bağışladıkları bir mal olmadığı halde, Allah’ın ruhu (Kur’an) adına
birbirlerini sevenlerdir. Allah’a yemin ederim, onların yüzleri mutlaka nurdur.
Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken, onlar korkmazlar. İnsanlar üzülürken,
onlar üzülmezler.” Ve şu ayeti okudu: “Haberiniz olsun; Allah’ın velileri, onlar
için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır.” (Yunus Suresi, 62) [Ebu Davud,
Büyü 78, (3527)]
(
Düşenin Dostu Olmaz Mı başlıklı yazı
fuatturker tarafından
26.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.