Yağmurlu bir gündü yine, İstanbul'un çeşmekeşinde. Üzerinde lacivert renkli kapşonlun, yazdan kalma keten bir pantolon ve su geçiren ayakkabıların vardı, çok iyi hatırlıyorum. Aslında etrafımdaki insanlara hiç dikkat etmezdim, yanımdan babam dahi geçse farkında olmazdım, o biçim.. Ta ki, durakta otobüs beklerken hararetli bir şekilde gidecek olduğun yerin otobüsünün geçip geçmediğini sormak için yanaştığında farkettim titrek ve ıslak bakışlarını..
" Bir saattir burdayım, geçtiğini sanmıyorum, ama geçmişse de ben görmedim." dediğimde dahi bir umut olmuştu sana bu tutarsız sözlerim.. Arada beni izlediğini hissediyordum, kafamı ne zaman çeviriyor olsam, o hızla eğerdin başını.. Bu defa ben süzüyordum seni boylu boyunca.. Dedim ya üzerinde yazdan kalma keten pantolon.. Yağmur nasıl da katılaştırmıştı hani, çekmişti bir nevi.. Sonra çekindiğini sezdim, az öteye gittin ve arkanı dönüp ayakkabılarını ayağından yarı çıkarır vaziyette silkmiştin, su geliyordu; gördüm. Görmemiş gibi yaptım, o anda başka tarafa baktım, bir şeyler mırıldandım Ayna grubu şarkılarından: " Yağmur ne güzel yağıyor....." Benim otobüsüm gelmişti o arada, bir saati aşkındır bekliyor olmama rağmen, nedense sevinemiyordum, üstelik kalabalıktı; tıklım tıklım. Zaten bana sıra gelene kadar dolmuştu bile. Şoför : " Arkadaki otobüs yarım saate burda olur." dedi ya, mecbur elim kolum bağlı bekledim yine. İçimde bir burukluk yoktu, nedense isyan dahi edemedim.
Bana bakmıştın küçük bir tebessümle... Karşılık vereyim derken, sende ani bir hamle.. Beklediğin gelmişti işte.. Atladın bir çırpıda, arkana bile bakmamıştın, akbilinin sesini duydum ve cam kenarına koyuldun. Seni izliyordum... Yine bana bakmıştın.. O mahcubiyet yoktu artık, sanki kırk yıllık arkadaştık. Sen oturacak yer bulmuştun ya, arkadan binenler ayakta. Buğulu cama bir kalp çizdin, kızamadım. Adını yazdın, sonra numaranı yazmaya yeltendin ki, gidiyordun artık. Üzerinde durmadım tabii.. Ne olabilirdi ki, gençlik işte. Yağmurun vermiş olduğu romantizm.
Sonra, hiç çıkaramadım aklımdan o anları. Kendimi bilinmez birine mi kaptırmıştım yani! Yok canım...
Günler geçti, haftalar, derken aylar, sonra mevsimler ve ben sana hiç rastlayamadım o günden başka. Her yağmur yağdığında ve lacivert kapşonlu birine denk geldiğimde heyecanla beklerdim, yanaşıp: "Otobüs geçti mi acaba?" diye sormasını..
Yağmurdan nefret ederdim, hele de bu şehirde hiç sevememiştim onu. Sevmemem için bir nedenim daha olmuştu artık. Yağıyordu pencereme günden arta kalan sensizlik... Şiir bile yazmıştım sana, hiç huyum değildi, anlam veremiyordum ya kendime, neyse. Bak şöyleydi hatta:
"Bahar yağmuru gibiydi senle aşkımız
Anlıktı yani
Bir vardık saatlerce
Bir yok olduk saniyede
Ben buradayım,
Ama sen yoksun! "
Tam tamına iki yıl geçmişti böyle. Bugün günlerden 20 Mayıs. Nereden mi hatırlıyorum, şaşırma.. Hani dün 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'ydı ya, oradan. Ertesinde iş başı yapmıştık da, resmi tatildi öncesi.
Hafızama hayran kalmıştın, öyle diyordun.
Yine o keten pantolon! Bu defa üzerinde ne kapşonlu vardı ne de su geçiren ayakkabıların. Hızlı adımlarla ilerliyordun dört nala. Kimseye aldırış etmeden bağırdım arkandan : " Erkaannn!!"
Durdu sanki o anda zaman ve bir tek senle ben vardık kuru kalabalıklar arasında. Herkes susmuştu, uzaktan uzağa gözlerimiz konuştu. Acelen vardı anlaşılan, gitmen gerekti. Ardından ben de nefes nefese sana yetiştim. Beni tanımamıştın. Hiç bir şey demedim, boynum bükük geri gelirken: "Adın neydi otobüs durağındaki mahsun bakışlı kız?" dedin, yine aynı tebessüm..
Hastaneye yetişeceğini söyledin.. Bu defa bırakmadım seni kadere, sen nereye ben oraya, peşinden geldim. Gelme dedin ya, inadına geldim!
Gizlediğin bir şeyler tahmin ettim kadınsı hislerle.. Konduramadım yanına benden başkasını. Tahlillerini gösterdik doktora.. Doktor sordu ilk başta, çok hoşuma gitmişti.. "Yanınızdaki eşiniz mi?"
Utanmıştık da esasen.. "Hayır, hayır biz sadece arkadaşız!"
"Pekala.." demişti de doktor, kızdım bir yandan. Kağıtlara baktı, suratını astı.. Ağzında bir bakla vardı. "AIDS maalesef...." dediğinde, ondan önce benim başımdan kaynar sular döküldü. Ağlamıştın, erkek adam ağlamaz sözlerine inat doyasıya akıtmıştın göz yaşlarını... Bense sustum, evet sadece sustum! Konuşmayı beceremezdim bu gibi durumlarda.
İlk defa, "Uzak dur benden!" dedi biri.. İlk defa.. Ölüm korkusunun atışları duyuluyordu nabzında.
Bu defa izin vermedin peşinden gelmeme.. Çok aradım, ama bulamadım seni hiç bir yerde.. Aramaya kapalıydı her defasında telefonun.. Mesajlar attım bıkmadan, umutla bekledim yanıtlarını.. Yoktun.. Yer yarılıp da içine mi girdin be adam! diye defalarca isyan ettim hayata.. Ama sen artık beni duymuyordun... Bir daha bakamadım kimselerin gözüne o şefkatle.. Kimseleri özlemedim bu şekilde.. Aşka mağlup olduk ikimizde...
****
Sevinçli
Not : Böyle bir durumla karşılaşmadım, Rabbim kimseye de yaşatmasın diyelim.. Sadece yazı olarak kalsın böylesi.. 
Müziğin sesini kısarak okursanız, daha hoş oluyor :)
( Camın Buğusu Kadardı Aşk başlıklı yazı Sevinç A. K. tarafından 20.05.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.