İman etmek insan hayatının en önemli konusudur; inanan insan, hem
dünyada hem ahirette mutlu ve huzur dolu bir yaşam sürer. İman eden
insanların, Allah’a karşı duydukları sevgi, bağlılık ve kadere olan
teslimiyetleri, onları huzursuz edebilecek her türlü nedeni ortadan
kaldırır. Çünkü inanan insan için yaşamı boyunca ’kötü’ olarak
nitelendirebileceği hiçbir şey yoktur. Allah’ın, zahiren ’şer’ gibi
görünen her şeyi, kendisi için ’hayra’ dönüştüreceğini çok iyi
bilmektedir. Bu da, müminin her zaman imani bir coşkuya sahip olmasını
sağlar. Herkesin karamsar olduğu ortamlarda bile, onu üzecek herhangi
bir neden mevcut olmadığından, neşesinden hiçbir şey kaybetmez.
Allah’a
inanan, O’na dua eden ve güvenen insanların, diğer insanlardan hem
ruhsal hem de fiziksel olarak daha sağlıklı olmalarının nedeni,
yaratılışlarına uygun davranmalarıdır. İnsanın yaratılışına aykırı olan
felsefe ve sistemler ise, insanlara hep acı, hüzün, sıkıntı ve bunalım
getirmektedir.
İman etmeyen insanlar, ne kadar gayret etseler de,
imani bir neşeye sahip olamadıklarından, hiçbir zaman gerçek mutluluğu
yaşayamazlar. Çok isteseler bile, bir türlü samimi ve içten bir neşe ile
hareket etmeyi başaramazlar. Çünkü mutluluk hissini insan ruhuna
hissettiren Allah’tır ve sadece iman eden kullarına bu hissi verir.
İmanın kendilerine getireceği huzurdan uzak kalan insanlar gerçek
anlamda rahat olamaz, karşılarındaki insanlara da rahatsızlık verirler.
Çevrelerine ’hikmetle bakan bir iç göz’leri yoktur, o nedenle olayları
sadece zahiri yönden değerlendirebilirler. Batınını görmemeleri, onları
Allah’a iman etmekten alıkoyar. Kısacası; sadece bakarlar, görmezler.
Allah’a samimi bir şekilde iman ederek kazanacakları mutluluğu,
akılsızlıkları yüzünden kaybedip mutsuz bir yaşam sürerler.
İnanan
insanlara ise Allah, O’nu veli ve dost edinmelerinin ve hoşnutluğunu
gözetmelerinin karşılığında, bir nimet olarak manevi bir güç verir. Bu
güç onları Allah’ın rızasını daha çok kazanmak için çalışmaya ve
’Allah’a yaklaşmak için vesile aramaya’ yöneltir. Zorluk anlarında
sabretmelerini de kolaylaştırır. Allah onların kalplerine ’sabır ve
kararlılığı raptetmiştir’. Gösterdikleri çaba, onların her geçen gün
cennet ehlinin ahlakına biraz daha yakınlaşmalarını sağlar. Salih
amellerde bulunmanın verdiği mutluluk, başka salih amellerde bulunma
isteği oluşturur. Göstermiş oldukları bu çaba ne kadar çok olursa olsun,
bundan dolayı bir yorgunluğa kapılmazlar. Allah, cennette vereceklerine
bir sınır koymayacaktır, nimetleri sonsuzdur. İman eden insanlar da
yaptıkları salih amellere bir sınır koymazlar, Allah’ın rızasının en
çoğunu ararlar. Karşılığında da Allah’ın rahmetini ve cennetini
kazanmayı umarlar.
Allah’ın emirlerine uyan ve Allah’ın rızasını
kazanabilmek için durmaksızın çalışan müminler, hem dünyada hem de
ahirette mutlu bir yaşam sürerler. Allah, iman edenlerin dünya ve ahiret
mutluluğuyla müjdelendiğini Kuran’da birçok ayette bildirir:
Müjde,
dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah’ın sözleri için değişiklik
yoktur. İşte büyük ’kurtuluş ve mutluluk’ budur. ( Yunus Suresi,
64)
Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar ’bir
cennet bahçesinde’ ’sevinç içinde ağırlanırlar’. (Rum
Suresi,15)
İman etmeyen insanlar ise, mutsuzluklarını itiraf
etmekten kaçınır ve bu durumun çeşitli sebepleri olduğunu ileri
sürerler. Onları mutsuz eden ve ‘tesadüfen’ kendilerine gelip çattığını
düşündükleri herşey, aslında Allah’ın onlar için yarattığı
imtihanlardır. Yaşadıkları zorlukları, Rabbimiz’in bir hikmet üzerine
kendilerine verdiğinin şuurunda olmadıkları için, hoşlarına gitmeyen
olaylar onları üzüp, mutsuzlaştırır. Allah, Kendisine iman etmeyen,
dolayısıyla akıl erdiremeyen bu insanların üzerine bir ’pislik’
çökerteceğini bildirir:
Allah’ın izni olmaksızın, hiç kimse için
iman etme (imkanı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir
pislik kılar. (Yunus Suresi, 100)
İnkar edenler ile
müminler arasındaki bu fark dünyada olduğu gibi ahiret gününde de ortaya
çıkacaktır. Allah bu durumu Kur’an’da birçok ayetle haber verir:
O gün yüzler ışıl ışıl parlar.
Rablerine bakıp-durur.
O gün, öyle yüzler vardır ki kararmış-ekşimiştir.
Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır. (Kıyamet Suresi, 22...25)
O gün, öyle yüzler vardır ki apaydınlıktır;
Güler ve sevinç içindedir.
Ve o gün, öyle yüzler vardır ki üzerini toz bürümüştür.
Bir karartı sarıp-kaplamıştır.
İşte onlar da, kafir, facir olanlardır. (Abese Suresi 38...42)
(
İnsanların Çoğu İman Etmez başlıklı yazı
fuatturker tarafından
7.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.