İnsanların büyük çoğunluğu dünya hayatına şiddetle bağımlıdır. Ölümü, ahireti ve kendilerini bekleyen asıl ve sonsuz hayatı düşünmez, gaflet perdeleri altında yaşarlar. Sanki yaşadıkları hayat hiç sona ermeyecekmiş gibi davranır, Kur’an’ın bildirdiği gerçeklerden kaçarlar. Dünya hayatının ‘göz açıp kapama süresi’ kadar kısa olduğunu düşünmezler. Oysa her insan, aniden ölüm melekleriyle karşılaşabilir, mezara giderken de dünya hayatında sahip olduğu hiçbir şeyi yanına alamaz. Yapayalnız bir şekilde Allah’ın huzuruna çıktığında ise, sadece dünyadayken yapıp ettikleri önüne getirilir.

Bu gaflet halinin yanı sıra, insanların Kur’an’dan kaçmalarının önemli bir nedeni de içlerindeki şiddetli büyüklük duygusudur. Kendi fikirlerinin, inançlarının, yaşam şekillerinin doğruluğuna inanır, daha doğru bir görüşün olabileceğini asla kabullenmezler. "Ona: "Allah’tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o." (Bakara Suresi, 206) ayetiyle haber verildiği gibi, büyüklük gururu kişiyi inkara sürükler.

Bu kibirli kimseler Kur’an’ı yaşamaya çağrıldıklarında yüz çevirirler. Çünkü Kur’an’a uymak onlar için yaşadıkları dinin hak değil batıl olduğunu kabul etmeleri anlamına gelir. Yıllardır bildikleri, uydukları, yaşadıkları, değer verdikleri her şeyin büyük bir yanılgı olduğunu öğrenmek onlar için büyük bir felaket olacaktır. Bunu kabullenmek onlar için yıkım demektir. Oysa asıl yıkım kibirleri nedeniyle sürüklendikleri durumdur.

İnkarcılar ayrıca, içinde bulundukları fikir saplantısı nedeniyle Kur’an’ı dinlemez, ondan kaçarlar. Gelenek ve görenekleri, yaşam ve düşünce tarzları, hayata bakış açıları öylesine kemikleşmiştir ki, değişikliğe ya da yeniliğe asla açık değillerdir. Bu saplantıları nedeniyle gerçekler konusunda uyaran kişilere karşı saldırgan ve öfkeli davranışlar sergilerler.

Peygamberimiz(asm) ahir zaman’da yaşanacakları anlatırken: "Son zamanlarda bir takım fitneler olacaktır." der. Dinleyenler: "Ey Allah’ın Rasulü, (o zaman) nasıl ederiz?" diye sorarlar. Peygamber efendimiz: "İlk durumunuza dönersiniz" buyururlar. [Taberani]


Nasıl olacak bu dönüş? Sorusunu da şöyle cevaplıyor:


"İnsanlara yalan söyleyip yemin ederek günaha girmeksizin hayatın (geçimin) çekilmez bir hale geleceği bir zaman gelecektir.O zaman gelince de kaçmak gerekir." Dinleyenler; "Ey Allah’ın Resulü kaçış nereye olacaktır?" diye sorunca Peygamberimiz:


"Allah’a, Kitabına, ve Peygamberinin sünnetinedir"buyururlar. [Deylemi]

Ancak söz ettiğim kişiler işitmezler ki Allah’ın Kitabına kaçabilsinler. Kur’an’daki, “Dediler ki: "Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalblerimiz bir örtü içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda bir perde vardır. Artık sen, (yapabileceğini) yap, biz de gerçekten yapıyoruz." (Fussilet Suresi, 5) ifadesinden bu kişilerin adeta bir perdeyle insanlardan ve gerçeklerden engellendikleri anlaşılır.

Allah’ın mesajından uzak yaşayan kişiler “kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar" (Zuhruf Suresi, 37), yollarının doğru olduğunu düşünürler. Ancak gerçekler farklıdır ve Rabb’leri huzurunda sorgulanacakları gün, gerçekler konusunda uyarıları dinlememiş insanlar için sonuç hüsran olur.


Ve her ümmetten ayetlerimizi yalanlayan bir grubu toplayacağımız gün, artık onlar ’tutuklanıp (azap yerine) dağıtılırlar.’ (Neml Suresi, 83)

Fuat Türker
( İnsanlar Neden Kurandan Kaçarlar başlıklı yazı fuatturker tarafından 19.07.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.