GECEDE GÜL AĞLIYOR
baldıran acısına çalan kekremsi bir tat
dilimde bıraktı hayat
ötelerken benliğimi cebren
ve beni karanlığa itmesiydi cezanın büyüğü
eşelenmiş kökleri duygularım körelirken
tümüyle taşlara vura vura
somurtkan ve mutat
gecede gül ağlıyor…
***
fırat’ın kenarında suya vurgun kayalar
yorgun düşmüş zamana yenilip
gölgeler iki büklüm sürüm sürüm yedeler
–taş sürünmez demeyin-
onlar ebedi yayalar
yağmur suyu donar çözer taşları
düzler tepeleri rüzgâr
dibe çekilir inler
ay başımın üstünde
ben dururum tek ayak
ve gönlüm kalır mahzun
ay batar gece başlar doğar yıldızlar bir bir
yanıp sönmeleridir görünen telaşları
donup kalmış havada sanki bir kara leke
uçamaz gecekuşu gözümde s i y a h nokta
geçtim bir taş sunakta
istiflenmiş kinlerin arasından
kaybolmadan içimde son meleke
koşan ateş yalayan
adamlar var kara-tren bakışlı -ki tanımam-
ellerinden gelir ölüm sinsice
ve hızla
geçer-gider üstümden kasırga
artıkları saçılır ortalığa özensiz
sesler güm güm güm - boş kovanlar arısı yok –
çukur/ca yollara düşer öksüz yetim ve dullar
yakar kara kara ağıtlar
önde nemrut arkasında ardıllar
ateşi halkalayan...
bir değil onar onar
dillerde bir hezeyan ve galeyan yaşanır
milyon gece örtüsüyle simsiyah çekilirken
dört ucundan tutanlar
esritmiş asırlık bir öfke nöbetinde
ılık ılık ciğerlerden akan kana
vampir s i n e k l e r konar
kalleş, kahpe mekanlar yataklık ededurur
şişirilir yataklar dar vadi geçitlerde
bir hain beni vurur bin hainse kudurur
az ötede seyreder acemiler
ışıltılı caddeler içerimde tıkanır
“a t e ş d e n i z l e r i n d e”
sürekli bir “s e y r-ü s e f e r” halinde
demir almış gemiler
aynalar sır ardında yansıtmıyor aksimi
gözlerimin içine hapsolmuş gibi alev
beni yakar durmadan
ecnebinin aleti ”ölç-biç-keser” ellerde
yapmaktalar önceden planlanan taksimi
bu ara gözbebeğim karanlığa alışır
hazin mi hazin bir ses hapsolduğu kuyuda
taşların yankısıyla kulağıma ulaşır
vakit geldi k ı y a m / e t
küt küt atıyor kalbim ayakucunda yârin
başı bağlı
-ninemden miras- kara yazmayla
gecede gül ağlıyor…
acep neye alamet
(Elazığ, 30.09.2012)
Güneri Yıldız