“Öcalan’ın ‘Misak-ı Milli’ vurgusunu uzmanlar farklı şekillerde yorumladı: Kızılkaya, ‘Ortadoğu Konfederasyonu’na gönderme yaptı’, Ergil, ‘Sınıra değil Osmanlı halkları arasındaki dayanışmaya bir gönderi’, Arıboğan ise, ‘Bölünme yerine ilerleme vurgusu’ dedi”
Şimdi yukarıdaki haritaya tekrar bakalım. İlk bakışta cazip geliyor değil mi? Musul-Kerkük bile bize bağlanıyor. Musul-Kerkük deyince hepimizin yüreğinde bir yerler “cız” ediyor. Oralarda bulunan 2-3 milyon Türk kardeşimiz de Anavatanlarına kavuşmuş olacak. (Hadi bu Suriye-Irak kısmını anladık da, Yunanistan-Bulgaristan kısmından Batı Trakya’yı da katmışlar. 12 Adalar bile var. Daha cazip olsun diye galiba. Oraları nasıl alacaklarsa. “Eh ne yapalım birazı oldu, birazı olmadı” derler herhalde)
Peki haritanın diğer kısımlarında yaşayanlar.
Geçenlerde “
Suriye Muhaliflerinin Türkiye’de bazı yerlere yerleştirilerek dengelerin
değiştirilmesi düşünülüyor” şeklinde bir haber okumuştum.
Haberin doğru
olup olmamasını bırakın, düşüncesi bile hoş değil.
O haberin üzerine
yukarıdaki haritayı oturtunca durum daha iyi anlaşılacaktır.
Bu haritanın bir
an için gerçekleştiğini, o bölgelerde yaşayan insanların Türkiye Cumhuriyeti (O
zaman ki devletin ismi ne olacaksa artık) vatandaşı olduğunu düşünün. Malum
olduğu üzere şu anda ülkemizde ikamet sınırlaması yok. İsteyen istediği yerde
ikamet edebiliyor. Kuzey Irak’tan, Suriye’nin Kuzeyi’nden kaydırılacak nüfusun
Ege Sahillerine, Akdeniz Sahilleri’ne devlet eliyle yerleştirildiğini ya da
devlet eliyle olmasa da o insanların kendi imkanlarıyla gelip yerleştiklerini bir
düşünsenize…
Aman Allah korusun, oralardaki demografik yapımız tamamen bozulacak, kendi ellerimizle ülke toprağımızı başkalarına peşkeş çekmiş olacağız.
Bu kadar kötümser düşünmeyip herkesin kendi bölgesinde ikamet edeceğini ama birleşmenin de gerçekleşeceğini düşünelim. Şu bölgelerdeki nüfus işin içine girince herşeyimiz altüst olacaktır.
Bu haritanın yorumundan birinde “önce birleşme sonra ayrılık” diye bir tabir de var. Taşlar yerinden oynadıktan sonra (çoktan oynadı da) her şey olabilir…
Bazı alıştırma sahneleri mi oynanıyor acaba?
Durup dururken İsrail’in özür dilemesi falan boşuna olamaz.
Aman aman ne Şam’ın şekeri, ne de Arap’ın yüzü…