kaç kere doğurdun beni anne?
neden binlerce kez ölüyorum...
ins uyuyordu soyguna uğramış sokağımda
topal ayağıyla sabahı kovalıyordu gece
mum ışığı gölgemi titretirken hatıra defterimi kilitliyor annem
tuz sesleri yankılanıyor kulaklarımda
minare merdivenleri misali yutak
hıçkırıklar devriliyor tek tek
kurukafa kabilesinden olma acımtrak bir nefes
yaralı atlarla yolu yarıladı ömür
firar eder yüreğimden çatlak narlar
sonra ayağa kalkar toprak beni karşılar
kırık yağmurla ıslanır kirpik uçlarım
buyrun müstakbel acımla tanışın
aklî dengesi yitik serçeler besledi çocukluğum
deri altına zerk edilmiş üveylik
kül poyrazı eser görüş alanım daralır
tali ömrüm ana yoluna girmek için
topuklu yaralarla koştu başım göğe çarptı
tuz hastanesine kaldırdım yaralarımı
kabuk ziyareti yasaktır...