orda uzakta soluğun kadar en az
gece ve lir
çek ordan bir gencebay
tortu diyorum rüzgâr
susma kültü
ve söylence
hadi gel
gel
ayak izlerim karanfil gölgesi
soğuk ve çıplak
en ıssız yerinde yürürüm mavi
en kuytu ağlarım siyah
en güzel severim sterliçya
anne ben bez bebektim
kınalı siyah
ve kirpiklerimde derin bir ah
unuttuğum saklayarak
ve ağlayarak
yazdığım her şiir
ve en uzak
bir adam
içimde uğuldayarak
sustuğumda
biliyorum sonsuza kadar bitmeyecek
zehir olsa
bıçak olsa
ya da kan dolsa düşlerime
bir aşksa
unutulmayacak
bir kırlangıç yüzüne
aylası düşmüş ayin
buz senfonisi
ya da sezen
mor dinlence
çok beyazdım
her şey bulaştı üstüme
bütün yeşilleri topladım sonra
yosunlardan duvak yaptım
kar altında ateş yaktım
dalını birden terkeden yapraktım
düştüm
avuçlarına
şimdi uyudum şiir doğurdu ay
sızım düş ve yakamoz-
eylül güneşsiz gökkuşağı
yağmur olup yağ-ma tenime...
(satır başlarında iki kişi kalsak
suçumuz sevişmelerimizden büyük...)