hüküm giymiş ayrılığın siren sesine inat
dalgakıran ayak uçlarından
gizemine dalsam dalgın bakışlı denizlerin
boğum boğum parçalansa
sarı benizli suların
ç/orak gözlerinin k/arası...
yok olsa bütün ahraz uzaklıklar
yakamozun sihirli değneğiyle
yirmidört saatin kirpiklerine asılan
kahır dolu satırlar
cüssesinde yırtılsa Tsunaminin...
aşkın sımsıcak nefesi halka halka yağsa
suyu boğan zemherinin üzerine
erise ruhumun bıçak kesiği yanığı
öpülesi ellerin bir çırpıda sahiplense
kulaç kulaç ölen yüreğimi...
kol kanat gersen
henüz kırkı çıkmamış
burnu sızlayan katmerli özlemime
yüreğime mıhlanmış gardiyan ayaklı tufanı
bir hışımda söküp atsan
boyu posu devrilse ayrılığın
azgın suların pençesinde
Rahmet dualarıyla yıkanmış
güneşi doğursan avuç içlerime...
tavında dövsek z/amanın v/ahlarını
Cebelitarık Boğazında buluşsak
hem tatlı hem tuzlu yanından
şükrederek nasiplensek yaşamın
sevinç gözyaşlarımızı katık yapsak
aşk denizinin maviliklerine
yüreklerimiz dans ederken ayın şavkında
yıldızlar alkış tutsa gelişin şerefine...
ve sen
elli ikim d/okunmadan
diz boyu kamçılasan tek celselik firarı
ç/aldığın gülüşümü mezar taşıma
dualarını göz bebeğine asarak
son bir kez olsun çıkıp gelsen sevgili(!)
...yollar uzun yada kısa ne farkeder ki?
biliyorum gelmeyeceksin !
farklı ülkelerde nefesi baldıranla dövünen
iki korkak el/iz şimdi...
/kötürüm ayaklarımı da sırtıma yükleyip
kanadı kırık tebessümle toprağa dönüş var /
dalgakıran ayak uçlarından
gizemine dalsam dalgın bakışlı denizlerin
boğum boğum parçalansa
sarı benizli suların
ç/orak gözlerinin k/arası...
yok olsa bütün ahraz uzaklıklar
yakamozun sihirli değneğiyle
yirmidört saatin kirpiklerine asılan
kahır dolu satırlar
cüssesinde yırtılsa Tsunaminin...
aşkın sımsıcak nefesi halka halka yağsa
suyu boğan zemherinin üzerine
erise ruhumun bıçak kesiği yanığı
öpülesi ellerin bir çırpıda sahiplense
kulaç kulaç ölen yüreğimi...
kol kanat gersen
henüz kırkı çıkmamış
burnu sızlayan katmerli özlemime
yüreğime mıhlanmış gardiyan ayaklı tufanı
bir hışımda söküp atsan
boyu posu devrilse ayrılığın
azgın suların pençesinde
Rahmet dualarıyla yıkanmış
güneşi doğursan avuç içlerime...
tavında dövsek z/amanın v/ahlarını
Cebelitarık Boğazında buluşsak
hem tatlı hem tuzlu yanından
şükrederek nasiplensek yaşamın
sevinç gözyaşlarımızı katık yapsak
aşk denizinin maviliklerine
yüreklerimiz dans ederken ayın şavkında
yıldızlar alkış tutsa gelişin şerefine...
ve sen
elli ikim d/okunmadan
diz boyu kamçılasan tek celselik firarı
ç/aldığın gülüşümü mezar taşıma
dualarını göz bebeğine asarak
son bir kez olsun çıkıp gelsen sevgili(!)
...yollar uzun yada kısa ne farkeder ki?
biliyorum gelmeyeceksin !
farklı ülkelerde nefesi baldıranla dövünen
iki korkak el/iz şimdi...
/kötürüm ayaklarımı da sırtıma yükleyip
kanadı kırık tebessümle toprağa dönüş var /
ŞEHRAZAT
BAHÇE KÖŞELERİNDE Z/AMANSIZ