Ah be Küçüğüm!

Takvimleri siliyorum artık.

Saatleri parçalıyorum.

Ayları düşüyorum ömrümden, haftaları, günleri…

Yokluğunun kaçıncı ayı, kaçıncı haftası, kaçıncı günü bilmiyorum artık!

Dün vardın bugün yoksun işte, başka takvimin yok benim!

Sanadır intizarım, bahara olan hasreti gibi toprağın; yağmura, suya… Damar damar ıslanır ya toprak, tabaka tabaka kokar ya, ıslanır ya göz göz, yaşlanır ya yaşaya yaşaya, ben de öyle ıslanıyorum yokluğuna.

Tabaka tabaka hüzne sahibim. Her tabaka daha da derinleşen bir hüzne.

Damar damar acı zerk ediliyor kalbime. Acı üstüne ihtisasım var.

Göz göz yaşarıyorum habire.

Yaşlanıyorum sensiz sensiz ıssızca.

Ah be Küçüğüm!

Halimi beyan edemiyorum sana, derdimi anlatamıyorum. Bir Orhan Veli sıkıntısı taşıyorum yüreğimde, yaklaşmışım diyemiyorum.

Bu hüznün yazıdaki resmidir.

Kalbi olan okusun.

Şimdi yanımda olacaktın. Yağmur olup ıslatacaktın tenimi. Seni ıslak ıslak sevecektim, yaş yaş sarılacaktım sana, üşütecektim sevincimden, grip olacaktım üşütmüşlüğümde ‘sensilin’ vereceklerdi bana damardan. İçim açılacaktı.

İyileşecektim sende, çorba niyetine bir öpücük verecektin sımsıcak, kucak açacaktın bana, terleyecektim aşkından, aşkımı tazeleyecektim yeniden ve ayağa kalkacaktım hepten.

Sevecektim seni yine kalpten, gülecektim oynayacaktım neşemden.

Ah be Küçüğüm!

Kahpe bir ayrılık gelip kondu yüreğime, git derim gitmez, çık derim çıkmaz. Ayrılık ev sahibim oldu sanki, yüreğimde ikamet eder durur.

Şimdi yanımda olacaktın. İs olup bulaşacaktım kalbime. Duman altı bırakacaktık her şeyi. Sinecektin içime karış karış. Santim santim seni hissedecektim, milim milim aşkını görecektim. Yeryüzünün geniş arazileri yüce dağları dipsiz okyanusları içimden fazla değildir. Seni içim kadar alacaktım, sevecektim, yüceltecektim. Sınırsız bir arazide koşturacaktın gönlümde. Gölümün en zirvesine kanat çırpacaktın ve fethedecektin kalbimi. Ve en derin yerine dalacaktın yine gönlümün, akacaktın orada saf saf, içten içe, derinden derine.

Ah be Küçüğüm!

Halime bak da anla ne halde olduğumu?

Kendimde olup olmadığımı test et bakayım!

Dün caddede yürürken bir bayan yaklaştı yanıma ve şunu sordu bana:

-Affedersiniz beyefendi, bakar mısınız bir dakika?

-Tatbikî bayan buyurun lütfen!

-Saatiniz kaç acaba?

-Saatim mi? Şey saat tam şu an canımı zehir zıkkım geçiyor.

-Anlayamadım, tekrar eder misiniz?

-Gayet net söyledim saat şu an canımı cehennem geçiyor.

-Âşıksınız galiba ve terk edilmişsiniz sanki!

-Evet, biraz üzerinize afiyet âşık olmuştum şimdi her yemeğe kaşık olmuşum.

Sağlıklı bir adam bunları söyler mi hiç tanımadığı birine? Soruyorum sana şimdi:

- Bana neler oluyor?

-Yokluğumdandır.  desene  bunu. Farkındasın ne hale koyduğunu beni, biliyorsun düşeceğim durumu, tahmin etmiştin rezaletimi.

Evet, bir akşam vaktiydi gittiğinde. O gün bugündür saatlere kızgınım, kırgınım gidenlere. Ah be Küçüğüm! Her hikâyemde sen varsın, okuyor musun acaba? Tanıyor musun eserini yahut anlıyor musun seni anlattığımı?

Ah be Küçüğüm!

( Saat Canımı Cehennem Geçiyor başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 16.06.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu