iki gölge mesafesi gövden
siyah karanfil saçların bölsün
asal ruhumu parçalara
ben sadece kendime
bir de sana bölünebilirim
dolaştığın bahçem
sayesinde
elllerin gül kesiği
olursa hercai gönül
akan damlalarla besle zalim ayrılığı
unutma en son açan gül
iliştirebilirsen o
mağrur yakana
hep pembe kalandır
seversin ayakları çıplak yol alan kadınları
yumuşak dikene dirençli topukları
bin gelip de, bir kez kalmayanları
öyle olamam ben
serçe yürüyüşüm var benim
korkularım
gül seccadede akladığım dualarım
ellerimde kına kokulu açan çiçeklerim var
bulutlarım hep yağmur yüklü ha yağdı ha yağacak
küçük çakıl taşlarında çoşan ırmaklarım
inişli çıkışlı tepelerim var benim
layık olamam vaat ettiğin şaşalı aşka
sen sülüs yazı güzelliğinde çiz beni
göremesen bil ki,
dündeki kayıp olan sanadır sitemim
astım acılarımı ,öfkemi
gökyüzünde mavi beneği eriyen bir kelebeğin kanadına
beklemedeyim
belki dudaklarımda dağ çiçekleri , ellerimde yeşil yapraklar
orman kuytusundan gelirim
belki saçlarımda deniz kokusu, gözlerimde yosun rengi
engin denizleri yararım
sen yeter ki fısılda aşkı kulağıma
dünümüz makas kesiğine
döndü ,dün değildi
bugün uçmayı
öğrendiysen hakkını al şu deli yelden
korkma devşirme cümleler gelse de üstüne
mutlaka nokta vardır sonunda
sen yeter ki fısılda aşkı kulağıma
sol yanıma kıvrılıp uyurken nemf evresinde