Yüzümde derin bir gurbet ağıtı
Düşlerim yorgun ve çıplak
Kalemime m/imlediğim
Hüsran bir kasık ağrısı zaman
Bir esir kadar telaşlı , özgürlüğe susayan
Son istasyonda malum bir peron
Bir adam/mım
Cehennemin orta kuytusunda ve masum
Emziririm ibrişim bir ateş yunağında
Karanlık sır
Mavi bir yolculuğa münhasır
Yeşil bir ibriğe susamış ruhumun suyu
Önce dokunur
Sonra çeker tüm ömürden çaldığı kirimi
Gecikmiş bir bahar ölüyor
Ölüyor içimdeki ben aldıran yok
Cismin dalları yoluk ve yapraksız
On iki ay kırık ve dört mevsim yaslı
Dağları bile yorar bu kahırlı bekleyiş
Omzumda yorgun bir hasret
Basar sancılı başını öylece konuşmadan
Bütün lisanları unutmuş mahpusluk dilim
Anılarımda öksürük nöbeti
Üşüyor yol yakamı işgal eden
Yârden hatıra aldığım yara dediğim
Ey zaman haydi erzağını topla saatlerin kulağından. Her sesi bir yeni söyleme yor. Ben kurak bir mevsimim hâlâ anlamanın mı.
Ey yüzümün gurbeti
Dön bak gözlerindeki sılaya..