NUR-U AŞK
Yürüdü altı vakitte dünya
karanlığa,
Zuhur etti, üç karanlıktan,
aydınlığa.
Savruldu ateş, çizdi evsafını
evrenin,
Süsledi dünyayı, semanın
Nur’u için.
Kahrolur hicabından, görmez
gözü ışığın,
Defnolmaz mı lisanı, nura
gark olanın.
Kabille başladı hüsranı,
toprak perişan,
Değil miydi oğlu toprağın,
hani ayhan?
Yok, bir muteber Nur-u aşka
olmasın hasret,
Sim tende alamet, sim tende
nurun hasret.
Bezensin gelinliği elvan
elvan Leyla’nın,
Kesti başını cellât zemheri
ayının.
Diz vurdu cemre, tebessüm
etti de toprağa,
Bir Nur-u aşk ki; beyzanın
kanatlarında.
Keskin bakışınla mı saçtın
nur-u aylayı?
Misk kokunla mı bezedin,
gülün yurdunu?
Hangi yıldız parlak ki;
halesinden sesinin!
Feyiz olmaz mı imanıma, nam-ı
ismin?
Kondursunlar elime
yıldızları, şöhreti;
Sanmasınlar olur, aşkın
mübadelesi.
Haydi, dök o yaşlarını, inle
ey şelale!
Ermezsin, olsan da sel, aşkın
katresine.
Yuttu ışığı güneş, tutsağı
zifirinin,
Görmez olur bu demde, yoksa
aşk, gözlerin.
Ahirin âlimi bilmez, lâl
olsun o diller,
Duymaz Âlim’i, Kâl-ü belâdan
yetimler.
Arayıp uçsunlar gaypta,
yazılsın tarihe,
Âlim mi ki bu kul; döner
durur pervane.
Deli miyim, ne dönerim abdal
mıyım dönen;
İliklerim secdeye terimi,
cesetten
İstemem ömrünü Nabiğâ’ nın,
dinsin hasret,
Sulh etsem de Azrail’le,
bitse husumet.
Beklemez mi sanırsın,
Gülnihalim sarayda,
Seviyorsan başını koyma bu
dünyada!
Elvin
ELVİNCE
2012