İnsanız yetmez mi? Eti kemiği dil
bıçağı kesmez mi? Kıymetimizin bilinmesi için illa ki ölmemiz mi icap etmeli
yaşarken kıymetimiz bilinemez mi? Canımız mı yanmalı birbirimize sahip çıkmak
için canımız yanmadan sahip çıkılmaz mı?
Ferid Kam, M. Akif'in yakın
dostudur. Sık sık bir araya gelen iki dost, Akif’in Mısır’a gidişiyle artık
buluşamaz. Ancak M. A. Ersoy’un annesi İstanbul’da vefat edince Ferit Kam,
Akif’e başsağlığı mektubu yazar. Daha önce hiç mektup yazmamış Ferit Bey’e
nükteli bir cevap verir: -Yahu, senden ses seda çıkması için bizim evden cenaze
mi çıkması lazım?
Sizden ses çıkması için bizlerin
ölmesi mi icap edecek, yaşarken neredesiniz?
Yahut bizden ses çıkması için
sizin ölmeniz mi icap eder, yaşarken neredeydik?
Eğitim şart ama insan
olma-olabilme daha da şart! İnsan olamamışlara teslim edemeyiz canı. Kıymet
bilemeyene… Sevemeyene, sevilemeyene… İnsan olabilmek adınadır bütün işler,
bütün güzellikler insanadır. En büyük yatırım insanadır yine!
Kötü yetişmişse bir çocuk yarının
kötü büyüğü olacaktır. Hırsızsa hırsız, katilse katil, caniyse cani olacaktır. İyi
yetişmişse bir çocuk yarının iyi büyüğü olacaktır. Güzelse güzel, harikaysa
harika, doğruysa doğru olacaktır.
Şimdi, teni karadır diye
dışlanıyorsa bir insan asıl dışlanması icap eden teni kara olan değil ruhu kara
olandır. İnancı farklı diye itilip kalkılıyorsa bir insan asıl itilip kalkılması
gereken bunu yapan zihniyettir. Bu yoksuldur sömürelim, ezelim, emelim kanını
diyorsa birileri başkaları için, asıl sömürülmesi ezilmesi, kanları emilmesi
gereken onlardır.
Sevmeyi öğrenmekle öğretmekle
başlar her şey! Okulu seven öğrenci bunu kendisini seven kendisine değer veren
öğretmenlerine borçludur, okulunu sevemeyen de kendisini sevmeyen kendisine
değer vermeyen öğretmende aramalıdır sorunu. Hasta severse doktorunu ve doktoru
severse hastasını ilaca gerek kalmaz diye düşünüyorum. Fırıncı başağı, çiçekçi
çiçeği severse… İnsan insanı severse… İşte o zaman insanın insanla savaşı biter
barış gelir bahar tadında.
Sevmekle başlar her şey! Bir
tohumu… Bir yumurtayı… Bir fideyi… Bir bebeği… Filizlensin ve sevgi ağacıyla
örsüm âlemi diye, gölgesinde herkese yer versin diye.
Almanya'da bir lise müdürü, her
eğitim öğretim yılı başında, öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş: “Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan
biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş
ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş
doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu
iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı
insanlar. Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden isteğim şudur. Öğrencilerinizin
insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli
psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan
olmasına yardımcı olursa, ancak o zaman önem taşır.”
İnsan olmayı öğretmeliyiz ilk. İnsanlığı,
güzelliği, iyiliği ve sevgiyi… Ortak lisanımız bu olmalı, ortak paydamız… Dünyanın
buna ihtiyacı var, insanlığın buna gereksinimi var. Senin, benim, onun; bizim,
sizin, hepimizin!
En nefret ettiğim soru şu: “Kürt müsün, Türk müsün? Alevi misin, Sünni
misin? Sağcı mısın, solcu musun?” size ne? Sizi ne alakadar eder? Başka
derdiniz mi yok sizin? Gidin işinize! Ne
diyeyim size? Şimdi Kürt olsam yaşamıyor muyum yani, Türk olsam yaşamayacak
mıyım bu ülkede? Alevi olsam hakkım
yok mu nefes almaya, Sünni olsam terk mi edeceğim ülkemi? Sağcı olsam gezemeyecek miyim özgürce, solcu olsam konuşmayacak
mıyım hürce?
Alın renginizi, alın tavrınızı,
alın görüşünüzü, alın ideolojinizi Cemil MERİÇ havasındayım. Giymiyorum deli
gömleklerinizi, giymiyorum işte! İnsanız işte yetmiyor mu? Kafalarınızda
oluşturduğunuz duvarlar ve sınırlar ihlal edilince düşman kesiliyorsunuz birden
birbirinize. Sorun bu ülkemde. Bazıları da kaşımaya başlıyor ister istemez bu
derdi.
Sahi nesin sen? İnsan değil misin
çamurdan yaratılan! Yeri geldi mi kutsallaşan yeri geldi mi çirkefleşen! Sevmek
gerek kayıtsız şartsız! İhalesiz sevmek gerek!
Sahi kimsin sen? Nerelisin,
necisin, nesin sen? Kimsin, kimlerdensin sen? Kim bilir kimsin hezar iki
milletsin sen!
Sahi biz insanız da siz kimsiniz,
nesiniz?