-Olabilir, istersen sandıkları açalım ve bundan tam emin olalım!

------

            Gün yüzüne çıkan olaylar

Genel başkan gururla elindeki telefonla konuşur iken, karşısındaki kendisinden üstün bir amiri ile saygılı ve kendinden emin.

-Olaylar tam istediğiniz gibi gidiyor, Türkiye’deki akıllı Müslümanlar gibi ayıkan olmaz grandük, olaylar istediğimiz gibi gelişir. Taksimde, olayları bir ağaç niyeti ile başlattık, tıpkı ilk ataları âdemin yasak meyveyi ağaçtan yemesi gibi planladık, ama maalesef olayların yönü sağduyulu ve şuurlu insanlarca önlendi. Kimisi sessiz kalarak, kimisi namazda dua ederek, kimisi de bizim gibi şirketleri araştırarak deşifre ederek olayları yatıştırdılar ama burada mısırda,  başka bir oyun oynadık burada tutmaz emin olun hedefimize varıyoruz grandük emin olun siz rahat yatın, Hem askeri kanadımız sizin ürettiğiniz malları ülkede satmanın yolunu bu şekilde lanse ettiğimizi anlamaları mümkün değil. Zaten sizde biliyorsunuz sizin mallarınız yok satıyor ve karaborsada. Tabi efendim siz rahat olun.

Diyerekten telefonu kapattı. Kapı çalındı.

-Giriniz.

-Efendim günlük gazeteleriniz.

-Tamam, masama bırakınız, beni en az yarım saat rahatsız etmeyin ve telefon bağlamayınız.

Sekreter bayan nazikçe

-Emredersiniz efendim

Diyerekten gazeteleri usulca masaya bırakarak çıktı. Masadaki gazeteleri alarak göz geçirmeye başladı.

-Bakalım gazeteci dostlarımız bu olaylar hakkında ne yazmış” Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta, Mısır'da ordunun yönetime el koyması ve ülkenin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin görevden uzaklaştırılması protesto edildi. 
Lübnan'daki Cemaati İslami örgütünün çağrısı üzerine Mısır'ın Beyrut Büyükelçiliği önünde toplanan çok sayıda kişi, Mısır ve Lübnan bayrakları ile Mursi'ye destek gösterisi düzenledi. Cemaati İslami'nin siyasi büro şefi Azzam el-Eyyubi, göstericilere yaptığı konuşmasında, Mısır'da yaşananların Arap Baharı'nın tamamlanmasını önlemek için atılan adımlar olduğunu ileri sürdü. Arap Baharı'ndan zarar gören bazı uluslararası güçlerin çıkralarının kesiştiğine dikkati çeken Eyyubi, "Mısır'daki askeri darbenin başarılı olması halinde aynı senaryo Tunus, Libya ve Yemen'de de uygulanacaktır" dedi. Mısır’da yaşananlar karşısında Lübnan'daki siyasi güçlerin tutumunu eleştiren, askeri darbeye açıkça karşı çıkan Türkiye ve Afrika Birliği'ni ise kutlayan Eyyubi, "Mısır'da en kısa zamanda halkın meşru iradesi hâkim olacaktır" diye konuştu.
Mısır'daki ordunun yönetime el koymasını kınayan sloganların atıldığı eylem sırasında elçilik çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındığı gözlendi.
Gösteri, Mısır'ın başkenti Kahire'deki Cumhuriyet Muhafızları Karargâhı önünde sabah namazı kılan halka, geçen pazartesi günü ateş açılması sonucu hayatını kaybedenler için kılınan gıyabi cenaze namazının ardından sona erdi.”Bunlar neler yazmış, neler oluyor yok canım kesinlikle anlayamazlar kendilerini kandırıyorlar grandük okumamalı hemen buna engel olmalıyım gazeteler grandüke varmadan imha etmeliyim ve yayınları da grandükün istediği doğrultuda hazırlayarak onun malikânesindeki uyduya hemen göndermeliyim.

Telaşla eline telefonu aldı ve kızgınlık dolu ifade ve telaş ile ağzında alev çıkan bir ejderha gibi etrafa emirler yağdırmaya başladı. Biraz sonra kapı hızlı hızlı çalındı. Kızgın bir sesle

-Girin

Gelen genel merkezin içişlerinden sorumlu olan müdür sebastian idi yüzü solgun ve heyecandan burnundan soluyordu.

-Buyurun efendim beni emretmişsiniz, yanlış giden bir şey mi var?

-Evet, şimdi hemen grandükün evine giden gazeteleri hemen imha ediyorsunuz ben talimat verdim matbaaya orada basılan gazeteleri al ve hemen onları değiştirin. Uydu sinyallerini de bozdum burada şifreler var grandük aradığında gidecek olan personele bu şifreleri vererek yayınları sadece burada yaptığımız yayınları kısa bir süreliğine almasını sağlayacaksınız sadece birkaç saatliğine anlaşıldı mı? Hata istemiyorum? Sende personele bu durum hakkında bilgi verme değişik bir yönden başka sözler kullanarak anlat, ben sana kendimden aynı pozisyonda olma sakta seni uzun zamandır tanıdığım ve aile dostu olduğumuz için böyle ayrıntılı anlatıyorum, beni anlayabildin mi sebastian?

-Anladım efendim siz merak etmeyin ben gerekeni yaparım. Teşekkürler beni kendinize yakın..

-Tamam, anlaşıldı sebastian şimdi sırası değil daha sonra uzun uzun konuşuruz

-Emredersiniz efendim

Diyerekten odadan çıktı.

-Oh be böylesine anlayışlı ve sorgu sual sormayan insanların olması ne kadar iyi oluyor!Salaklar ordusu desem daha doğru olur,hahahha!!

Diyerekten masasının altındaki küçük mini bardan, viskiyi çıkararak büyük bir zevkle yudumlamaya başladı.Bilgisayarı açarak Türkiye’deki haberleri okumak için google küre medya yazarak çıkan yorumları ve haberleri internetten okumaya başladı.”Mısır'da gerçekleşen darbe ve bölgedeki son gelişmeler üzerine Sütun Haber sitesine değerlendirmelerde bulunan Gazeteci yazar Hamza Er, Mısırlı Müslümanların yanında olduklarını vurgulayıp, Demokrasi havariliğinin de terk edilmesinin zorunlu olduğunu belirtti. 
Küre Medya / Haber Merkezi 
"Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin üzerinden henüz bir yıl geçmiş olmasına rağmen kendisinden imkânsızı başarması istenen, ülke içerisinden ve dışarıdan her yönüyle baskı altında tutulan Mursi'ye karşı başlatılan planlı kampanyanın sonunda ordunun yönetime el koyması doğru değerlendirilmeli. İslami bir sistemin inşa ihtimaline bile asla tahammül edilemeyeceği anlayışı görülebilmelidir." diyen Hamza Er, ayrıca yürütülen proje için de şu tespitlerde bulundu:
"Mısır da olan, Hasan El-Benna ile başlayan ve Seyyid Kutub'la devam eden İslamlaşma sürecine darbe vurmaktır. İslami gelişimi kesintiye uğratma, İslami olandan umutların kesilmesi projesidir. İslami çizginin Demokrasi putunun yenmesi pahasına ABD, AB, Suudi ve Mısır'ın yerli darbecileri tarafından yok edilme çabasıdır." 
Hamza Er konuyla ilgili Sütun Haber sitesine şu açıklamaları yaptı: 
Darbe bölgedeki İslami gelişime yöneliktir
Mısır’da 50 yılı aşkın bir zaman egemenliği elinde tutan diktatör yönetimlerin sonuncusu olan Hüsnü Mübarek, 25 Ocak 2011’de başlayan halk ayaklanmaları sonucunda devrilmişti, Yapılan seçimler sonucunda Mısır’ın köklü cemaatlerinden olan Müslüman Kardeşlerin temsilcisi Muhammed Mursi devlet başkanlığı görevine getirilmişti.Takip edildiği üzere, nüfusu 90 milyon olan Mısır’da, yaklaşık bir yıl önce halkın yüzde 52’sinin desteğini alarak Cumhurbaşkanlığına seçilen Muhammed Mursi ve yönetim kadrosu bir ordu darbesiyle iktidardan uzaklaştırılmış, darbeci zihnin bir memuru geçici olarak bu göreve atanmıştır.

50 yıldır ülkenin kaynaklarını sömüren, kendi zenginlerini oluşturarak halkı perişan halde bırakan, inançlara baskı yapan, Siyonist işgal rejimi ve emperyalist güçlerle iş tutarak halkın beklentilerini karşılamayan zalim diktatörler geride büyük bir enkaz bırakmış, ahlaki yönden çürümeye terk edilmiştir.,İslam’dan uzaklaştırılmış bir neslin oluşumuna da sebep olmuşlardır.Halkın öfke birikiminin patlamasıyla yönetimden uzaklaştırılan Mübarek’in yerine iş başına getirilen Mursi’den, böyle bir arka plana sahip olan Mısır’da 10 ay gibi kısa bir süre içinde ülkeyi imar etmesini beklemek, anlamsız ve gerçeklikle örtüşmeyen bir yaklaşımdır.
Ordu eski orduyken, bürokratlar eski kadrolarken, ülkenin kan emici sermayedarları piyasayı daraltıp bollaştırma ipini ellerinde tutuyorken, Mursi’den bir şeyleri düzeltemedi şeklinde şikâyet etmenin asıl ayaklanma sebebi olamayacağı açıktır.
Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin üzerinden henüz bir yıl geçmiş olmasına rağmen kendisinden imkânsızı başarması istenen, ülke içerisinden ve dışarıdan her yönüyle baskı altında tutulan Mursi’ye karşı başlatılan planlı kampanyanın sonunda ordunun yönetime el koyması doğru değerlendirilmeli, İslami bir sistemin inşa ihtimaline bile asla tahammül edilemeyeceği anlayışı görülebilmelidir.
ABD, AB ve Körfez ülkelerinin memnuniyet ifadeleri, Suriye’de halkını katleden Esed’in “İslam’ın siyasal yönü çökmüştür”açıklaması, ekranlarda uzun uzadıya konuşan profesör ve yazarların “Artık sosyal hayatı İslamî talebelerle tanzim etmeye kalkışmak, 21. yüzyılda düşünülemez... Halkın hayat tarzını değiştirmek isteyenlere işte böyle ‘dur’ denilir…” yaklaşımları, Müslümanların kendi toplumlarını kendi inançlarına göre yönetme hakkının kabul görmediğinin açık bir göstergesidir.
Bizler Muhammed Mursi’yi Demokratik sivil bir anayasa söylemlerini dillendirdiğinde eleştirmiştik. Müslüman Kardeşlerin Benna ve Kutub çizgisine bağlı kalması gerektiğini her daima hatırlatmaya çalışmıştık. Bu uyarı ve ikazlarımızı muhatabı kim olursa olsun yapmaya devam edecek, Nebevi bir mücadele hattının oluşturulmasına yönelik çabalarımızı sürdüreceğiz. Ancak bugün Mısır’da olanları, Hasan El-Benna ile başlayan ve Seyyid Kutub’la devam eden İslamlaşma sürecine yönelik bir darbe olarak görmemiz gerekir. Yapılanlar İslami gelişimi kesintiye uğratma, İslami olandan umutların kesilmesi projesidir. İslami çizginin Demokrasi putunun yenmesi pahasına ABD, AB, Suudi ve Mısır’ın yerli darbecileri tarafından yok edilme çabasıdır.
Darbe sadece siyasi bir temsilci olan Mursi'ye yapılmamıştır. Darbe, Libya'da, Suriye'de, Fas'ta, Cezayir'de, Ürdün'de ve tüm bölgede örnek alınması muhtemel İslami modele karşı yapılmıştır. Körfez ülkelerindeki idareciler darbe sever açıklamalarıyla, kendi topraklarına başarılı olmuş bir modelin yayılması tehlikesinin savuşturulmasının sarhoşluğunu yaşamaktadırlar.Artık son gelişmeler, bölge halklarını “Arap Baharı”yla birlikte yeniden parlatılan Demokratik sistemi sorgulamaya sevk etmelidir. Bunca yıldır bölgede yaşananlar Demokrasinin egemen güçlerin çıkarlarına hizmet eden bir sistem olduğunu açıkça ortaya koymuştur.Cezayir'de İslâmî Selâmet Cephesi’nin iktidara giderken askerî darbeyle önünün kesilmesi, Tunus’ta aynı oyunun oynanmış olması, Filistin’de HAMAS’ın seçim zaferinin tanınmaması, yaşadığımız coğrafyada birçok partinin kapatılmış olması ve birçok darbenin gerçekleşmesi ve son olarak Mısır örneğinde görüldüğü gibi; özellikle Allah’ın hükmünü uygulama ihtimali olan yöneticilere karşı çok daha net ve sert şekilde müdahalede bulunulması Müslümanların artık yönlendirilmekten kurtulmalarını gerektirmektedir.
İlahi olana karşı olan, Müslümanların inançlarına göre şekillenmiş bir anlayışı hâkim kılmasına engel koyan Demokrasi inancına karşı hevesli olunmaması, Demokrasi havariliğinin net bir söylemle terk edilmesi zorunluluktur.
Geldiğimiz noktada Mısır ve bölge halkı darbeye karşı onurlu bir direniş göstermiş, bütün liderleri gözaltına alınsa, hapishaneler doldurulsa dahi bu mücadeleden vazgeçmeyeceklerini ispatlamışlardır.
Bizler, İslami hareketlerin gelişimine karşı tezgâhlanan bu tür oyun ve senaryolara lanet etmeli, Müslümanlar olarak Tevhidi çizgimizden ve değerlerimizden asla vazgeçmeyeceğimizi ortaya koymalıyız.
Allah’tan başka korkulmaya değer hiçbir merci olmadığını hatırlatıyor, İslami hareketlerin inşallah dünyanın hiç bir yerinde engellenemeyeceğini haykırıyoruz. İslami hareketler gelişimini ve yükselişini hız kesmeden sürdürecek, meşru yöntemleri takip ederek, tek umut olduğunu adaleti ve esenliğiyle inşallah tüm dünya halklarına hissettirecektir.

Dondu kaldı,uzun bir süre konuşamadı kaldı.Daha sonra.

- Oh my God!, bu.!Buu,bu ne de!Dememektir? Oh my God!, holy cow oyunumuz bozulacak nedir bu her şeyi bilenlerden çektiğimiz bunu hemen telafi etmenin yolunu bulmalıyım Oh my God!, Oh my God! Holy cow! Kaybolmak evet kaybolmak bu olsa gerek, insanın kendi nefsine yenik düşerek hiçbir şey görmemesi o my God!

Ne söylediğini bilemenin telaşında büronun içinde sinirli, kurşun yemiş yaralı gibi gezinerek düşünmeye başladı. Sanki Yaşlanan yeni bir gün gibi, idi bugünü Bu günmüş galiba, oyunların bozulduğu gün bugünmüşçesine. Bavulu toplayarak ve son vedasını yapmasına izin verilmeden tüm kariyeri yerle bir edilerek kovulacağı fikri aklına bir ok gibi saplandı,bu okun acısı da yüzüne kezzap atılmış birisinin acısının feryadının can hır aş ifadesi ile dolu idi. Tıpkı dün gibi idi buraya gelişi ve bu masaya oturuşu.. Şimdi bir köşeye atılarak hiç sayılması,çekilip bir kenarda kalmasına neden olan bu insanlardan kurtulmanın hırsı ile duvarları yumruklamaya başladı taki elleri kanayana kadar. Sanki kaderi ağlıyordu sessizce derinden acı acı., Oysa biraz önce güzel olacağı ve zorbalıkla ve oyunla hile ile insanlara sundukları yarına pencereden bakma gafletinde iken böyle düşünmeden sırıtarak nerdeyse göbek atarak düşünüyordu. Olayları gelişmeleri.Şimdi ise bir anda ne oldu kim izin verdide, gözlerim böylesine ağlamaklı hüzün dolu ve ellerim zincirlenmiş tutuklu gibiyim ve yüzüme neden bakmaktan utanıyorum, düşüncesi ve hırsı ile köşeye sıkışmış, fare gibi odanın içinde kıvranarak dönmeye devam etti.. 

İşte bazen hayatta diller ve dudaklar hatta tüm bedenler kilitli kalabiliyordu, hoşça kal bugüne demeden,denmesine izin verilmeden, yaşamdan ve hayattan veya her ne yaşanılıyorsa o an yaşadığı veya yaşanılan ortamdan olaylar bir anda yön değiştirerek istenilen gibi olmayabiliniyordu. Aslında  dostlarım sen de yolcusun bende yarınlarda dünlerimizde yolcu idi. Ama gerçek ve hakikat er geç tecelli ederek gün ışığına çıkacak ve de çıkmıştı.

 Bir an kendi kendine yorgunsun galiba olaylar seni yordu, git de  biraz dinlen belki geçer bir yolunu bulursun.  Boşa kürek çekiyorlar bu meydanlardakiler. Gidenler bunu yazanlar. Bizim yarınlarımız orada işte az ötede şimdi azda uzak olsa da kapıda bekliyor ve son veda anı şimdi değil evet eminim şimdi değil düşüncesinde kendini rahatlatmanın telaşında idi. 
Saçlarındaki siyahların arasında sanki bir anda kar beyaz kıllar çıktı.Ve gözlerimdeki telaş ve panik ile aynaya baktı boş ve anlamsız gözlerle.Şaşırdı kaldı hatta dondu! Resim minin, suretinin bedeni silinmiş sanki yeniden beyazlıklar eklenerek acılar ve çaresizlik içinde kıvranan, başka bir beden kendisine sunulmuştu. Hırsında deli danalar gibi, büronun içinde geziniyor, kendi içinde sessizce feryat feryada çığlık çığlığa konuşuyormuş gibi içinde, feryatlar fırtınalar esiyor ve son çırpınışının sessiz ölümü ile bağırıyordu sanki.

Ellerine kuranı kerimin mealini alarak okumaya devam ettiler. Okudukça bazen hüzün bazen de mutluluk kaplıyordu yüzlerini ve gözlerini.

Hant

-Evet, bende anladım kaybolmayı yönümüzü kaybetmeyi çünkü önümüzde yönümüzü gösterecek bir levha ve işaret ve iz yoktu ondan kaybolduk başkalarının bize gösterdiği zalimlik dolu yolda. Şimdi ise rehber olarak Kuran var ve önümüzü ve yolumuzu artık biliyoruz çok şükür Allah’a!

-Evet, çok doğru söyledin hant kardeşim. Şimdi hangi yöne sapmamız gerektiğini biliyoruz ve hangi yolunda karanlık olduğunu anladık nurlu Kuran sayesinde öğrendik.

Senin not aldığın sayfada bak ne yazıyor” Duygular; isteklerimize, düşüncelerimize, gözlediğimiz veya duyduğumuz olaylara cevap olan hislerdir. Duygular kendine güven ve ruh farkında lığının gelişmesiyle kontrol edilebilir. Sadece yaşamımızın gelişmesine katkısı olan duygulara izin verelim” altındaki notta da”Allah katında canlıların en kötüleri kâfirlerdir. Onlar artık inanmazlar.” “Onlar kendileri ile antlaşma yaptığın her defasında hiç çekinmeden antlaşmalarını bozan kimselerdir.” Ayette geçen “ed-devvab = canlılar” kelimesi yeryüzünde yürüyen her canlıyı kapsamaktadır. Elbette insanları da kapsamaktadır. Ne var ki bu kelime -daha önce de söylediğimiz gibi- insanlar için kullanıldığı zaman özel bir anlam çağrıştırıyor; hayvanlığı… Öyle ki bu insanlar, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüleri oluveriyorlar. Bunlar kâfir kimselerdir, kâfirlikleri öyle bir düzeye ulaşmıştır ki, imana gelmeleri söz konusu değildir bunların. Bunlar her defasında anlaşmalarını ihlâl eden kimselerdir. Bir kez bile Allah’dan korkmazlar. Bununla bizleri yani daha önceki hayatımızı mı anlatılıyor?

-Evet

-Ne korkunç aman Allahım ne korkunç!!

-Oku devam ediyor galiba o sayfa kuran tefsiri fizilalil kuranda Enfal suresinin açıklamaları olacak galiba devam et okumaya. İnternetten indirmiştim İslami davet sitesinde galiba.

- Dolayısıyla: kâfirlikte direnen bu kâfirler, “artık inanmazlar.” Bu inatları yüzünden fıtratları bozulmuş, Allah katında yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü durumuna düşmüşlerdir. Bunlar imzaladıkları tüm anlaşmaları ihlal eden kimselerdir. Bu yüzden diğer insanlık özelliğinden, örneğin anlaşmaya bağlılık özelliğinden soyutlanmışlardır. Hayvanlar gibi iplerini koparmışlardır bunlar. Gerçi hayvanların hareketleri fıtri bağlarla kontrol altına alınmıştır. Ama bunların hareketlerini sınırlandıracak bir kontrol mekanizmaları yoktur. İşte bu yüzden Allah katında yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü konumundadırlar.

Hiç kimsenin anlaşmalarına bağlı kalmaları konusunda ikna edemediği bu adamların cezası, karşı tarafı güvenlikten yoksun bıraktıkları, huzursuz ettikleri gibi, kendilerinin de güvenlikten yoksun bırakılmaları, huzursuz edilmeleridir. Korkutmak ve caydırmaktır cezaları. Sadece kendilerini değil, onların dışında ve onları dinleyen benzerlerini de korkutmak için ellerine darbeler indirmektir, kollarını kırmaktır cezaları. Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- ve ondan sonraki Müslümanlar -savaş esnasında böyleleriyle karşılaştıklarında- onlara bu cezayı vermekle görevlidirler:

Eğer savaşta onları ele geçirirsen onları geride kalanlara ibret olacak biçimde cezalandır.

Bu korkunç bir yakalayışım, dehşet verici bir korkutmanın tablosunu çizen ilginç bir ifadedir. Köşe bucak kaçıp, ortadan kaybolmak için bunu duymak yeterlidir. Bizzat bu müthiş cezayı hak edenlerin durumu nasıldır acaba? Bu, yüce Allah’ın peygamberine anlaşmayı bozmakta direnen ve insanlık bağlarını hiçe sayanlara vurmasını emrettiği dehşet verici bir darbedir. Öncelikle İslâm kampının güvenliğini sağlamak, bundan böyle anlaşmaların dışına çıkmak isteyenlerin cesaretini kırmak, şimdi olsun ilerde olsun İslâm yayılmasının önüne dikilmeyi tasarlayanları bu düşüncelerinden caydırmak amacına yöneliktir bu ceza.

İşte Müslüman kitlenin gönlünde yer etmesi gereken bu metodun tabiatı budur. Bu dinin bir heybeti olmalıdır. Güçlü olması, caydırıcı olması kaçınılmazdır bu dinin. Bu din, tağutları İslâm yayılmasının önüne dikilmekten alıkoymak, onları titretmek için etrafına korku salmalıdır. Zaten bu din bütün “yeryüzünde” “insan” türünü bütün tağutların baskısından kurtarmak için hareket eder. Bu dinin tağuti güçlerden oluşan maddi engellere karşı sadece davet ve açıklama yöntemine başvurduğu düşüncesinde olanlar, bu dinin tabiatından hiçbir şey anlamamış kimselerdir.

İslâm kampı ile varılan anlaşmayı fiilen bozma durumuna ilişkin, hem anlaşmayı bozanları, hem de onların dışındakileri korkutmak için indirilecek sert ve caydırıcı darbeye ilişkin ilk hüküm budur.

İkinci hüküm ise, anlaşmanın bozulmasından ve ihanet planlarından korkulduğu duruma ilişkindir. Bu da karşı tarafın fiilen anlaşmayı bozmayı tasarladığını gösteren davranışların ve belirtilerin ortaya çıkmasıyla anlaşılır:

 

                               ------

 Hant

-Küçük çocuktum o zamanlar seninle tanışmadan önce, hep konuklar gelirdi sizin villaya bende onları izlerdim uzakta. Başka bir gün hava çok soğuktu. Her geçen günden daha da soğuktu ve ben sokakta üşüyerek oynar iken, sizin evde çıkan birisi evet şimdi hatırlıyorum! Büyük babanızdı beni yanına çağırarak, kalın hırka ve pardösü vermişti ve sende pencereden dışarıyı seyrediyordun. Tıpkı sen evet o günkü gibi hatırlıyorum. Ne güzel günlerdi mutluluk gibiydi o günlerimiz.Giden o eski mutluluk dolu günler,   şimdi ise sanki lanetlenmiş geçmişin karanlığında kalan ve kalmasına izin verenlerin sayesinde yok yok bizimde katkımız var.. Anılarımda simdi simsiyah kaldı hatıralarımda bu yaptıklarımızdan sonra.

-Haklısın hant bende seninle aynı duyguları paylaşıyorum aynı ızdırabı yaşıyorum. Onlar o günler ve yaşantımız, Benim içinde bulamaz bir hayattı , şimdi ise zavallı kendi iradesine sahip olmayan, duyarsız kendi çıkarımız, için insanların hayallerini yok etmeye çalışan ,zavallı adi birer insan Oldum,olduk! Olanları, düşününce yaşadıklarımız,yaşattıklarımız korkunç hayatı,şimdiki şu anki aklım olsa idi o insanlara hep selam gönder idim iyiliğin,selamını Allahın selamını!

Gözlerinde yaşlar süzülmeye başladı.

 -Geride kalanlara kanıtım var, bu böyle devam etmeyecek. Yarına,yolcu olan yolculara böyle ..Ağlayacağıma gereken ne ise basın toplantısı ile halka duyururuz sen ne dersin?

Gözleri gülüyordu ikisinin de

-Yaparız sonu ne olursa olsun kardeşim bu hissettiklerimiz yüce Allahın bize bir lütfü olacak evet evet.

- Hiç Misafir Olmamıştı şimdiye kadar gönlümde iyilik adına güzellik adına hiçbir güzellik duygusu. Kimse hiç böyle bir duygu olmamıştı hırstan başka. Bunu ben anladım şimdi anladım, sana da çok teşekkür ederim hant sen olmasa idin oh çok şükür Allah’ıma ,tanrıma yok artık tanrı yok, Allah var!

- Sanki diyorum da bu Sonbahar bu hırslarımızın ve kinlerimizin ve kinlerin Katilimi oldu  acaba sen ne dersin?


-Evet, sert esen hırs rüzgârları kesildi tüm nefret duygularımız bir anda kesildi yok oldu. Ümitsizlik yapraklarımız kurudu yenisi ile hiç kurumayacak olan ümit ve iyililik yaprakları ile yer değiştirdi. Yağmur aldı kör bakışlarımızın çamurunu kirini,berrak hisseden gönül gözyaşına kavuştuk. İslamiyet ve Kuranın ışığında.Evet bu esen bahar rüzgârı son esen kötülük rüzgârımız olacak, herkes için birazdan.Esir olan ruhlarımız irademiz son bulacak ve evet özgür ruhların hatta ruhlarımızın esintisi esecek kardeşim Allahın izni ile özgür iradeler ve ruhların esintisi esecekkk! Ben böyle nasıl konuşabildim şaşırıyorum sende farkındasın değimli?
 Hant Yavaşça.

- Evet,sen sanki ağlıyorsun çocuk gibi ?

-Evet, ağladım ne olacak sende ağlıyorsun bak işte.Ağlamıştı feryat feryat her günümüz aslında usulca ama biz fark edemedik kardeşim biz fark edemedik.Şimdi o insanların bu çığlığına son vermemiz gerekir,haydi şimdi basına telefon edelim ve hakikatlerin özgür ruhunu estirelim özgürce.

---

 Nefret ile acımasızca ve kin dolu olan gönüller geçip giden zamandan geriye kalan sadece yalnızlıklarım ve zavallılıklarımda başka bir şey değildi aslında denilecek olan.
Hayatta ağlayan insanların ağlayan yüzünü göremeyenler hep yok olmaya mahkûmdur., Ve İyimserlik diye sunulan matemde beyaz gül kan kırmızı kan akan gül tuttum, tuttum şimdi ise perişanlıkları yaşıyorum diyen tarihte çok var ,ne ilk nede sonuncusu olacaktı bu yaşananlar, bunun ispatı çok var tarihte.
Hayallerim yok oldu şimdi burada idi nereye gitti diyenler sanki insanlara çok iyi hayaller sunuyordu da kendisini de çok iyi hayaller bekleyeceğini sana ahmakların feryadı figanı hatta hayallerimi düşlerim hayal ettiğim yerde,  şimdi hiçbiri yok,  bir gün önce etrafımda kalabalık olan insanlar-kendisi gibi zavallı olduğunu unutarak-acaba beni neden terk ederek, tek başına bir yabancı gibi evde yalnız ve çaresiz bıraktılar,oyunun oynamaya hep mahkûm kalmışlardır ve kalacaklardır. Adalet duygusu geçte olsa bazılarının vesilesine bağlı olan adalet er ve geç tecelli edilecektir Yüce Allahın izni ve yaratması ile. Kendi kendine bir yalancı mummuşum boşa yanan bir ömür, ama hırsmış bu sandığım hayatım. Tüm doğan güneşler ve günler, solan günümmüş bilemedim, hissedemedim zaten de hissizdim dedirtecek, talan için yaptım ve sonum olan ve bana, kalan dedirtecektir Yüce Allah er veya geç.

 

Kaynak

1- http://www.youtube.com/watch?v=7RfB1c0-9nQ

http://www.yenidendogus.net/forum/yatham-sadhlyk/28307-pithmanlyk-psikoloji.html

http://www.gercekkuran.com/konu/besmele-aciklamasi-esrari-faziletleri.html

http://kuran.diyanet.gov.tr/Kuran.aspx#1:1

http://www.bilimveteknoloji.org/masonlukveyanilgilari/644-baz-hristiyan-goeruenuemuendeki-masonlarn-oyunlarna-dikkat-.html

http://www.kuremedya.com/lubnanda-misir-darbesine-tepki-gosterisi-3722h.html#.UeC4E9I6H4Y

http://www.kuremedya.com/darbe-bolgedeki-islami-gelisime-yoneliktir-3546h.html#.UeC95NI6H4Y

http://www.islamidavet.com/kuran/tefsirler/fizilalil-kuran-tefsiri/enfal-suresinin-55-66-ayet-tefsiri-fizilalil-kuran-seyyid-kutub/

( Edepsizler Topluluğu-10-bölüm.son başlıklı yazı kul mehmet tarafından 25.07.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu