-Olabilir,
istersen sandıkları açalım ve bundan tam emin olalım!
------
Gün
yüzüne çıkan olaylar
Genel
başkan gururla elindeki telefonla konuşur iken, karşısındaki kendisinden üstün
bir amiri ile saygılı ve kendinden emin.
-Olaylar
tam istediğiniz gibi gidiyor, Türkiye’deki akıllı Müslümanlar gibi ayıkan olmaz
grandük, olaylar istediğimiz gibi gelişir. Taksimde, olayları bir ağaç niyeti
ile başlattık, tıpkı ilk ataları âdemin yasak meyveyi ağaçtan yemesi gibi planladık,
ama maalesef olayların yönü sağduyulu ve şuurlu insanlarca önlendi. Kimisi
sessiz kalarak, kimisi namazda dua ederek, kimisi de bizim gibi şirketleri
araştırarak deşifre ederek olayları yatıştırdılar ama burada mısırda, başka bir oyun oynadık burada tutmaz emin
olun hedefimize varıyoruz grandük emin olun siz rahat yatın, Hem askeri
kanadımız sizin ürettiğiniz malları ülkede satmanın yolunu bu şekilde lanse
ettiğimizi anlamaları mümkün değil. Zaten sizde biliyorsunuz sizin mallarınız
yok satıyor ve karaborsada. Tabi efendim siz rahat olun.
Diyerekten
telefonu kapattı. Kapı çalındı.
-Giriniz.
-Efendim
günlük gazeteleriniz.
-Tamam,
masama bırakınız, beni en az yarım saat rahatsız etmeyin ve telefon
bağlamayınız.
Sekreter
bayan nazikçe
-Emredersiniz
efendim
Diyerekten
gazeteleri usulca masaya bırakarak çıktı. Masadaki gazeteleri alarak göz
geçirmeye başladı.
-Bakalım
gazeteci dostlarımız bu olaylar hakkında ne yazmış” Lübnan'ın başkenti
Beyrut'ta, Mısır'da ordunun yönetime el koyması ve ülkenin ilk seçilmiş
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin görevden uzaklaştırılması protesto
edildi.
Lübnan'daki Cemaati İslami örgütünün çağrısı üzerine Mısır'ın Beyrut
Büyükelçiliği önünde toplanan çok sayıda kişi, Mısır ve Lübnan bayrakları ile
Mursi'ye destek gösterisi düzenledi. Cemaati İslami'nin siyasi büro şefi Azzam
el-Eyyubi, göstericilere yaptığı konuşmasında, Mısır'da yaşananların Arap
Baharı'nın tamamlanmasını önlemek için atılan adımlar olduğunu ileri sürdü.
Arap Baharı'ndan zarar gören bazı uluslararası güçlerin çıkralarının
kesiştiğine dikkati çeken Eyyubi, "Mısır'daki askeri darbenin başarılı
olması halinde aynı senaryo Tunus, Libya ve Yemen'de de uygulanacaktır" dedi.
Mısır’da yaşananlar karşısında Lübnan'daki siyasi güçlerin tutumunu eleştiren,
askeri darbeye açıkça karşı çıkan Türkiye ve Afrika Birliği'ni ise kutlayan
Eyyubi, "Mısır'da en kısa zamanda halkın meşru iradesi hâkim
olacaktır" diye konuştu.
Mısır'daki ordunun yönetime el koymasını kınayan sloganların atıldığı eylem
sırasında elçilik çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındığı gözlendi.
Gösteri, Mısır'ın başkenti Kahire'deki Cumhuriyet Muhafızları Karargâhı önünde
sabah namazı kılan halka, geçen pazartesi günü ateş açılması sonucu hayatını
kaybedenler için kılınan gıyabi cenaze namazının ardından sona erdi.”Bunlar
neler yazmış, neler oluyor yok canım kesinlikle anlayamazlar kendilerini
kandırıyorlar grandük okumamalı hemen buna engel olmalıyım gazeteler grandüke
varmadan imha etmeliyim ve yayınları da grandükün istediği doğrultuda
hazırlayarak onun malikânesindeki uyduya hemen göndermeliyim.
Telaşla
eline telefonu aldı ve kızgınlık dolu ifade ve telaş ile ağzında alev çıkan bir
ejderha gibi etrafa emirler yağdırmaya başladı. Biraz sonra kapı hızlı hızlı çalındı.
Kızgın bir sesle
-Girin
Gelen
genel merkezin içişlerinden sorumlu olan müdür sebastian idi yüzü solgun ve
heyecandan burnundan soluyordu.
-Buyurun
efendim beni emretmişsiniz, yanlış giden bir şey mi var?
-Evet,
şimdi hemen grandükün evine giden gazeteleri hemen imha ediyorsunuz ben talimat
verdim matbaaya orada basılan gazeteleri al ve hemen onları değiştirin. Uydu sinyallerini
de bozdum burada şifreler var grandük aradığında gidecek olan personele bu
şifreleri vererek yayınları sadece burada yaptığımız yayınları kısa bir
süreliğine almasını sağlayacaksınız sadece birkaç saatliğine anlaşıldı mı? Hata
istemiyorum? Sende personele bu durum hakkında bilgi verme değişik bir yönden
başka sözler kullanarak anlat, ben sana kendimden aynı pozisyonda olma sakta
seni uzun zamandır tanıdığım ve aile dostu olduğumuz için böyle ayrıntılı
anlatıyorum, beni anlayabildin mi sebastian?
-Anladım
efendim siz merak etmeyin ben gerekeni yaparım. Teşekkürler beni kendinize
yakın..
-Tamam,
anlaşıldı sebastian şimdi sırası değil daha sonra uzun uzun konuşuruz
-Emredersiniz
efendim
Diyerekten
odadan çıktı.
-Oh
be böylesine anlayışlı ve sorgu sual sormayan insanların olması ne kadar iyi
oluyor!Salaklar ordusu desem daha doğru olur,hahahha!!
Diyerekten
masasının altındaki küçük mini bardan, viskiyi çıkararak büyük bir zevkle
yudumlamaya başladı.Bilgisayarı açarak Türkiye’deki haberleri okumak için google
küre medya yazarak çıkan yorumları ve haberleri internetten okumaya başladı.” “Mısır'da gerçekleşen darbe ve bölgedeki
son gelişmeler üzerine Sütun Haber sitesine değerlendirmelerde bulunan Gazeteci
yazar Hamza Er, Mısırlı Müslümanların yanında olduklarını vurgulayıp, Demokrasi
havariliğinin de terk edilmesinin zorunlu olduğunu belirtti.
Küre Medya / Haber Merkezi
"Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin üzerinden henüz bir yıl geçmiş olmasına
rağmen kendisinden imkânsızı başarması istenen, ülke içerisinden ve dışarıdan
her yönüyle baskı altında tutulan Mursi'ye karşı başlatılan planlı kampanyanın
sonunda ordunun yönetime el koyması doğru değerlendirilmeli. İslami bir
sistemin inşa ihtimaline bile asla tahammül edilemeyeceği anlayışı
görülebilmelidir." diyen Hamza Er, ayrıca yürütülen proje için de şu
tespitlerde bulundu:
"Mısır da olan, Hasan El-Benna ile başlayan ve Seyyid Kutub'la devam eden
İslamlaşma sürecine darbe vurmaktır. İslami gelişimi kesintiye uğratma, İslami
olandan umutların kesilmesi projesidir. İslami çizginin Demokrasi putunun
yenmesi pahasına ABD, AB, Suudi ve Mısır'ın yerli darbecileri tarafından yok
edilme çabasıdır."
Hamza Er konuyla ilgili Sütun Haber sitesine şu açıklamaları yaptı:
Darbe bölgedeki İslami gelişime yöneliktir
Mısır’da 50 yılı aşkın bir zaman egemenliği elinde tutan diktatör yönetimlerin
sonuncusu olan Hüsnü Mübarek, 25 Ocak 2011’de başlayan halk ayaklanmaları
sonucunda devrilmişti, Yapılan seçimler sonucunda Mısır’ın köklü cemaatlerinden
olan Müslüman Kardeşlerin temsilcisi Muhammed Mursi devlet başkanlığı görevine
getirilmişti.Takip edildiği üzere, nüfusu 90 milyon olan Mısır’da, yaklaşık bir
yıl önce halkın yüzde 52’sinin desteğini alarak Cumhurbaşkanlığına
seçilen Muhammed Mursi ve yönetim kadrosu bir ordu darbesiyle iktidardan
uzaklaştırılmış, darbeci zihnin bir memuru geçici olarak bu göreve atanmıştır.
50
yıldır ülkenin kaynaklarını sömüren, kendi zenginlerini oluşturarak halkı
perişan halde bırakan, inançlara baskı yapan, Siyonist işgal rejimi ve
emperyalist güçlerle iş tutarak halkın beklentilerini karşılamayan zalim
diktatörler geride büyük bir enkaz bırakmış, ahlaki yönden çürümeye terk
edilmiştir.,İslam’dan uzaklaştırılmış bir neslin oluşumuna da sebep
olmuşlardır.Halkın öfke birikiminin patlamasıyla yönetimden uzaklaştırılan
Mübarek’in yerine iş başına getirilen Mursi’den, böyle bir arka plana sahip
olan Mısır’da 10 ay gibi kısa bir süre içinde ülkeyi imar etmesini beklemek,
anlamsız ve gerçeklikle örtüşmeyen bir yaklaşımdır.
Ordu eski orduyken, bürokratlar eski kadrolarken, ülkenin kan emici
sermayedarları piyasayı daraltıp bollaştırma ipini ellerinde tutuyorken,
Mursi’den bir şeyleri düzeltemedi şeklinde şikâyet etmenin asıl ayaklanma
sebebi olamayacağı açıktır.
Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin üzerinden henüz bir yıl geçmiş olmasına
rağmen kendisinden imkânsızı başarması istenen, ülke içerisinden ve dışarıdan
her yönüyle baskı altında tutulan Mursi’ye karşı başlatılan planlı kampanyanın
sonunda ordunun yönetime el koyması doğru değerlendirilmeli, İslami bir sistemin
inşa ihtimaline bile asla tahammül edilemeyeceği anlayışı görülebilmelidir.
ABD, AB ve Körfez ülkelerinin memnuniyet ifadeleri, Suriye’de halkını katleden
Esed’in “İslam’ın siyasal yönü çökmüştür”açıklaması, ekranlarda uzun
uzadıya konuşan profesör ve yazarların “Artık sosyal hayatı İslamî
talebelerle tanzim etmeye kalkışmak, 21. yüzyılda düşünülemez... Halkın hayat
tarzını değiştirmek isteyenlere işte
böyle ‘dur’ denilir…” yaklaşımları, Müslümanların kendi
toplumlarını kendi inançlarına göre yönetme hakkının kabul görmediğinin açık
bir göstergesidir.
Bizler Muhammed Mursi’yi Demokratik sivil bir anayasa söylemlerini
dillendirdiğinde eleştirmiştik. Müslüman Kardeşlerin Benna ve Kutub çizgisine
bağlı kalması gerektiğini her daima hatırlatmaya çalışmıştık. Bu uyarı ve
ikazlarımızı muhatabı kim olursa olsun yapmaya devam edecek, Nebevi bir
mücadele hattının oluşturulmasına yönelik çabalarımızı sürdüreceğiz. Ancak
bugün Mısır’da olanları, Hasan El-Benna ile başlayan ve Seyyid Kutub’la devam
eden İslamlaşma sürecine yönelik bir darbe olarak görmemiz gerekir. Yapılanlar
İslami gelişimi kesintiye uğratma, İslami olandan umutların kesilmesi
projesidir. İslami çizginin Demokrasi putunun yenmesi pahasına ABD, AB, Suudi
ve Mısır’ın yerli darbecileri tarafından yok edilme çabasıdır.
Darbe sadece siyasi bir temsilci olan Mursi'ye yapılmamıştır. Darbe, Libya'da,
Suriye'de, Fas'ta, Cezayir'de, Ürdün'de ve tüm bölgede örnek alınması muhtemel
İslami modele karşı yapılmıştır. Körfez ülkelerindeki idareciler darbe sever açıklamalarıyla,
kendi topraklarına başarılı olmuş bir modelin yayılması tehlikesinin
savuşturulmasının sarhoşluğunu yaşamaktadırlar.Artık son gelişmeler, bölge
halklarını “Arap Baharı”yla birlikte yeniden parlatılan Demokratik sistemi
sorgulamaya sevk etmelidir. Bunca yıldır bölgede yaşananlar Demokrasinin egemen
güçlerin çıkarlarına hizmet eden bir sistem olduğunu açıkça ortaya
koymuştur.Cezayir'de İslâmî Selâmet Cephesi’nin iktidara giderken askerî
darbeyle önünün kesilmesi, Tunus’ta aynı oyunun oynanmış olması, Filistin’de
HAMAS’ın seçim zaferinin tanınmaması, yaşadığımız coğrafyada birçok partinin
kapatılmış olması ve birçok darbenin gerçekleşmesi ve son olarak Mısır
örneğinde görüldüğü gibi; özellikle Allah’ın hükmünü uygulama ihtimali olan
yöneticilere karşı çok daha net ve sert şekilde müdahalede bulunulması
Müslümanların artık yönlendirilmekten kurtulmalarını gerektirmektedir.
İlahi olana karşı olan, Müslümanların inançlarına göre şekillenmiş bir anlayışı
hâkim kılmasına engel koyan Demokrasi inancına karşı hevesli olunmaması,
Demokrasi havariliğinin net bir söylemle terk edilmesi zorunluluktur.
Geldiğimiz noktada Mısır ve bölge halkı darbeye karşı onurlu bir direniş
göstermiş, bütün liderleri gözaltına alınsa, hapishaneler doldurulsa dahi bu
mücadeleden vazgeçmeyeceklerini ispatlamışlardır.
Bizler, İslami hareketlerin gelişimine karşı tezgâhlanan bu tür oyun ve
senaryolara lanet etmeli, Müslümanlar olarak Tevhidi çizgimizden ve
değerlerimizden asla vazgeçmeyeceğimizi ortaya koymalıyız.
Allah’tan başka korkulmaya değer hiçbir merci olmadığını hatırlatıyor, İslami
hareketlerin inşallah dünyanın hiç bir yerinde engellenemeyeceğini
haykırıyoruz. İslami hareketler gelişimini ve yükselişini hız kesmeden
sürdürecek, meşru yöntemleri takip ederek, tek umut olduğunu adaleti ve
esenliğiyle inşallah tüm dünya halklarına hissettirecektir.
Dondu
kaldı,uzun bir süre konuşamadı kaldı.Daha sonra.
-
Oh my God!, bu.!Buu,bu
ne de!Dememektir? Oh my God!, holy cow oyunumuz bozulacak nedir bu her şeyi
bilenlerden çektiğimiz bunu hemen telafi etmenin yolunu bulmalıyım Oh my God!, Oh my God! Holy cow!
Kaybolmak evet kaybolmak bu olsa gerek, insanın kendi nefsine yenik düşerek
hiçbir şey görmemesi o my God!
Ne
söylediğini bilemenin telaşında büronun içinde sinirli, kurşun yemiş yaralı
gibi gezinerek düşünmeye başladı. Sanki Yaşlanan yeni bir gün gibi, idi bugünü
Bu günmüş galiba, oyunların bozulduğu gün bugünmüşçesine. Bavulu toplayarak ve
son vedasını yapmasına izin verilmeden tüm kariyeri yerle bir edilerek
kovulacağı fikri aklına bir ok gibi saplandı,bu okun acısı da yüzüne kezzap
atılmış birisinin acısının feryadının can hır aş ifadesi ile dolu idi. Tıpkı
dün gibi idi buraya gelişi ve bu masaya oturuşu.. Şimdi bir köşeye atılarak hiç
sayılması,çekilip bir kenarda kalmasına neden olan bu insanlardan kurtulmanın
hırsı ile duvarları yumruklamaya başladı taki elleri kanayana kadar. Sanki
kaderi ağlıyordu sessizce derinden acı acı., Oysa biraz önce güzel olacağı ve
zorbalıkla ve oyunla hile ile insanlara sundukları yarına pencereden bakma gafletinde
iken böyle düşünmeden sırıtarak nerdeyse göbek atarak düşünüyordu. Olayları
gelişmeleri.Şimdi ise bir anda ne oldu kim izin verdide, gözlerim böylesine
ağlamaklı hüzün dolu ve ellerim zincirlenmiş tutuklu gibiyim ve yüzüme
neden bakmaktan utanıyorum, düşüncesi ve hırsı ile köşeye sıkışmış, fare gibi
odanın içinde kıvranarak dönmeye devam etti..
İşte bazen hayatta diller ve dudaklar
hatta tüm bedenler kilitli kalabiliyordu, hoşça kal bugüne demeden,denmesine
izin verilmeden, yaşamdan ve hayattan veya her ne yaşanılıyorsa o an yaşadığı
veya yaşanılan ortamdan olaylar bir anda yön değiştirerek istenilen gibi
olmayabiliniyordu. Aslında dostlarım sen
de yolcusun bende yarınlarda dünlerimizde yolcu idi. Ama gerçek ve hakikat er
geç tecelli ederek gün ışığına çıkacak ve de çıkmıştı.
Bir an kendi kendine yorgunsun galiba olaylar
seni yordu, git de biraz dinlen belki
geçer bir yolunu bulursun. Boşa kürek
çekiyorlar bu meydanlardakiler. Gidenler bunu yazanlar. Bizim yarınlarımız
orada işte az ötede şimdi azda uzak olsa da kapıda bekliyor ve son veda anı
şimdi değil evet eminim şimdi değil düşüncesinde kendini rahatlatmanın
telaşında idi.
Saçlarındaki siyahların arasında sanki bir anda kar beyaz kıllar çıktı.Ve gözlerimdeki
telaş ve panik ile aynaya baktı boş ve anlamsız gözlerle.Şaşırdı kaldı hatta
dondu! Resim minin, suretinin bedeni silinmiş sanki yeniden beyazlıklar
eklenerek acılar ve çaresizlik içinde kıvranan, başka bir beden kendisine sunulmuştu.
Hırsında deli danalar gibi, büronun içinde geziniyor, kendi içinde sessizce
feryat feryada çığlık çığlığa konuşuyormuş gibi içinde, feryatlar fırtınalar
esiyor ve son çırpınışının sessiz ölümü ile bağırıyordu sanki.
Ellerine
kuranı kerimin mealini alarak okumaya devam ettiler. Okudukça bazen hüzün bazen
de mutluluk kaplıyordu yüzlerini ve gözlerini.
Hant
-Evet,
bende anladım kaybolmayı yönümüzü kaybetmeyi çünkü önümüzde yönümüzü gösterecek
bir levha ve işaret ve iz yoktu ondan kaybolduk başkalarının bize gösterdiği
zalimlik dolu yolda. Şimdi ise rehber olarak Kuran var ve önümüzü ve yolumuzu
artık biliyoruz çok şükür Allah’a!
-Evet,
çok doğru söyledin hant kardeşim. Şimdi hangi yöne sapmamız gerektiğini
biliyoruz ve hangi yolunda karanlık olduğunu anladık nurlu Kuran sayesinde
öğrendik.
Senin
not aldığın sayfada bak ne yazıyor” Duygular;
isteklerimize, düşüncelerimize, gözlediğimiz veya duyduğumuz olaylara cevap olan
hislerdir. Duygular kendine güven ve ruh farkında lığının gelişmesiyle kontrol
edilebilir. Sadece yaşamımızın gelişmesine katkısı olan duygulara izin verelim”
altındaki notta da” “Allah katında canlıların en
kötüleri kâfirlerdir. Onlar artık inanmazlar.” “Onlar kendileri ile antlaşma
yaptığın her defasında hiç çekinmeden antlaşmalarını bozan kimselerdir.” Ayette
geçen “ed-devvab = canlılar” kelimesi yeryüzünde yürüyen her canlıyı
kapsamaktadır. Elbette insanları da kapsamaktadır. Ne var ki bu kelime -daha
önce de söylediğimiz gibi- insanlar için kullanıldığı zaman özel bir anlam
çağrıştırıyor; hayvanlığı… Öyle ki bu insanlar, yeryüzünde yürüyen canlıların
en kötüleri oluveriyorlar. Bunlar kâfir kimselerdir, kâfirlikleri öyle bir
düzeye ulaşmıştır ki, imana gelmeleri söz konusu değildir bunların. Bunlar her
defasında anlaşmalarını ihlâl eden kimselerdir. Bir kez bile Allah’dan
korkmazlar. Bununla bizleri yani daha önceki hayatımızı mı anlatılıyor?
-Evet
-Ne
korkunç aman Allahım ne korkunç!!
-Oku
devam ediyor galiba o sayfa kuran tefsiri fizilalil kuranda Enfal suresinin
açıklamaları olacak galiba devam et okumaya. İnternetten indirmiştim İslami
davet sitesinde galiba.
-
Dolayısıyla: kâfirlikte direnen bu kâfirler, “artık inanmazlar.” Bu inatları
yüzünden fıtratları bozulmuş, Allah katında yeryüzünde yürüyen canlıların en
kötüsü durumuna düşmüşlerdir. Bunlar imzaladıkları tüm anlaşmaları ihlal eden
kimselerdir. Bu yüzden diğer insanlık özelliğinden, örneğin anlaşmaya bağlılık
özelliğinden soyutlanmışlardır. Hayvanlar gibi iplerini koparmışlardır bunlar.
Gerçi hayvanların hareketleri fıtri bağlarla kontrol altına alınmıştır. Ama
bunların hareketlerini sınırlandıracak bir kontrol mekanizmaları yoktur. İşte
bu yüzden Allah katında yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü
konumundadırlar.
Hiç
kimsenin anlaşmalarına bağlı kalmaları konusunda ikna edemediği bu adamların
cezası, karşı tarafı güvenlikten yoksun bıraktıkları, huzursuz ettikleri gibi,
kendilerinin de güvenlikten yoksun bırakılmaları, huzursuz edilmeleridir.
Korkutmak ve caydırmaktır cezaları. Sadece kendilerini değil, onların dışında
ve onları dinleyen benzerlerini de korkutmak için ellerine darbeler
indirmektir, kollarını kırmaktır cezaları. Peygamber -salât ve selâm üzerine
olsun- ve ondan sonraki Müslümanlar -savaş esnasında böyleleriyle
karşılaştıklarında- onlara bu cezayı vermekle görevlidirler:
Eğer
savaşta onları ele geçirirsen onları geride kalanlara ibret olacak biçimde
cezalandır.
Bu
korkunç bir yakalayışım, dehşet verici bir korkutmanın tablosunu çizen ilginç
bir ifadedir. Köşe bucak kaçıp, ortadan kaybolmak için bunu duymak yeterlidir. Bizzat
bu müthiş
cezayı hak edenlerin durumu nasıldır acaba? Bu, yüce Allah’ın peygamberine
anlaşmayı bozmakta direnen ve insanlık bağlarını hiçe sayanlara vurmasını
emrettiği dehşet verici bir darbedir. Öncelikle İslâm kampının güvenliğini
sağlamak, bundan böyle anlaşmaların dışına çıkmak isteyenlerin cesaretini
kırmak, şimdi olsun ilerde olsun İslâm yayılmasının önüne dikilmeyi
tasarlayanları bu düşüncelerinden caydırmak amacına yöneliktir bu ceza.
İşte
Müslüman kitlenin gönlünde yer etmesi gereken bu metodun tabiatı budur. Bu
dinin bir heybeti olmalıdır. Güçlü olması, caydırıcı olması kaçınılmazdır bu
dinin. Bu din, tağutları İslâm yayılmasının önüne dikilmekten alıkoymak, onları
titretmek için etrafına korku salmalıdır. Zaten bu din bütün “yeryüzünde”
“insan” türünü bütün tağutların baskısından kurtarmak için hareket eder. Bu
dinin tağuti güçlerden oluşan maddi engellere karşı sadece davet ve açıklama
yöntemine başvurduğu düşüncesinde olanlar, bu dinin tabiatından hiçbir şey
anlamamış kimselerdir.
İslâm
kampı ile varılan anlaşmayı fiilen bozma durumuna ilişkin, hem anlaşmayı
bozanları, hem de onların dışındakileri korkutmak için indirilecek sert ve
caydırıcı darbeye ilişkin ilk hüküm budur.
İkinci
hüküm ise, anlaşmanın bozulmasından ve ihanet planlarından korkulduğu duruma
ilişkindir. Bu da karşı tarafın fiilen anlaşmayı bozmayı tasarladığını gösteren
davranışların ve belirtilerin ortaya çıkmasıyla anlaşılır:
------
Hant
-Küçük
çocuktum o zamanlar seninle tanışmadan önce, hep konuklar gelirdi sizin villaya
bende onları izlerdim uzakta. Başka bir gün hava çok soğuktu. Her geçen günden
daha da soğuktu ve ben sokakta üşüyerek oynar iken, sizin evde çıkan birisi
evet şimdi hatırlıyorum! Büyük babanızdı beni yanına çağırarak, kalın hırka ve pardösü
vermişti ve sende pencereden dışarıyı seyrediyordun. Tıpkı sen evet o günkü
gibi hatırlıyorum. Ne güzel günlerdi mutluluk gibiydi o günlerimiz.Giden o eski
mutluluk dolu günler, şimdi ise sanki lanetlenmiş geçmişin karanlığında
kalan ve kalmasına izin verenlerin sayesinde yok yok bizimde katkımız var..
Anılarımda simdi simsiyah kaldı hatıralarımda bu yaptıklarımızdan sonra.
-Haklısın
hant bende seninle aynı duyguları paylaşıyorum aynı ızdırabı yaşıyorum. Onlar o
günler ve yaşantımız, Benim içinde bulamaz bir hayattı , şimdi ise zavallı
kendi iradesine sahip olmayan, duyarsız kendi çıkarımız, için insanların
hayallerini yok etmeye çalışan ,zavallı adi birer insan Oldum,olduk! Olanları, düşününce
yaşadıklarımız,yaşattıklarımız korkunç hayatı,şimdiki şu anki aklım olsa idi o
insanlara hep selam gönder idim iyiliğin,selamını Allahın selamını!
Gözlerinde
yaşlar süzülmeye başladı.
-Geride kalanlara kanıtım var, bu böyle devam
etmeyecek. Yarına,yolcu olan yolculara böyle ..Ağlayacağıma gereken ne ise
basın toplantısı ile halka duyururuz sen ne dersin?
Gözleri
gülüyordu ikisinin de
-Yaparız
sonu ne olursa olsun kardeşim bu hissettiklerimiz yüce Allahın bize bir lütfü
olacak evet evet.
-
Hiç Misafir Olmamıştı şimdiye kadar gönlümde iyilik adına güzellik adına hiçbir
güzellik duygusu. Kimse hiç böyle bir duygu olmamıştı hırstan başka. Bunu ben anladım
şimdi anladım, sana da çok teşekkür ederim hant sen olmasa idin oh çok şükür Allah’ıma
,tanrıma yok artık tanrı yok, Allah var!
-
Sanki diyorum da bu Sonbahar bu hırslarımızın ve kinlerimizin ve kinlerin
Katilimi oldu acaba sen ne dersin?
-Evet, sert esen hırs rüzgârları kesildi tüm nefret duygularımız bir anda
kesildi yok oldu. Ümitsizlik yapraklarımız kurudu yenisi ile hiç kurumayacak olan
ümit ve iyililik yaprakları ile yer değiştirdi. Yağmur aldı kör bakışlarımızın
çamurunu kirini,berrak hisseden gönül gözyaşına kavuştuk. İslamiyet ve Kuranın
ışığında.Evet bu esen bahar rüzgârı son esen kötülük rüzgârımız olacak, herkes
için birazdan.Esir olan ruhlarımız irademiz son bulacak ve evet özgür ruhların
hatta ruhlarımızın esintisi esecek kardeşim Allahın izni ile özgür iradeler ve
ruhların esintisi esecekkk! Ben böyle nasıl konuşabildim şaşırıyorum sende
farkındasın değimli?
Hant Yavaşça.
-
Evet,sen sanki ağlıyorsun çocuk gibi ?
-Evet,
ağladım ne olacak sende ağlıyorsun bak işte.Ağlamıştı feryat feryat her günümüz
aslında usulca ama biz fark edemedik kardeşim biz fark edemedik.Şimdi o
insanların bu çığlığına son vermemiz gerekir,haydi şimdi basına telefon edelim
ve hakikatlerin özgür ruhunu estirelim özgürce.
---
Nefret ile acımasızca ve kin dolu olan
gönüller geçip giden zamandan geriye kalan sadece yalnızlıklarım ve
zavallılıklarımda başka bir şey değildi aslında denilecek olan.
Hayatta ağlayan insanların ağlayan yüzünü göremeyenler hep yok olmaya
mahkûmdur., Ve İyimserlik diye sunulan matemde beyaz gül kan kırmızı kan akan
gül tuttum, tuttum şimdi ise perişanlıkları yaşıyorum diyen tarihte çok var ,ne
ilk nede sonuncusu olacaktı bu yaşananlar, bunun ispatı çok var tarihte.
Hayallerim yok oldu şimdi burada idi nereye gitti diyenler sanki insanlara çok
iyi hayaller sunuyordu da kendisini de çok iyi hayaller bekleyeceğini sana
ahmakların feryadı figanı hatta hayallerimi düşlerim hayal ettiğim yerde, şimdi hiçbiri yok, bir gün önce etrafımda kalabalık olan
insanlar-kendisi gibi zavallı olduğunu unutarak-acaba beni neden terk ederek, tek
başına bir yabancı gibi evde yalnız ve çaresiz bıraktılar,oyunun oynamaya hep mahkûm
kalmışlardır ve kalacaklardır. Adalet duygusu geçte olsa bazılarının vesilesine
bağlı olan adalet er ve geç tecelli edilecektir Yüce Allahın izni ve yaratması
ile. Kendi kendine bir yalancı mummuşum boşa yanan bir ömür, ama hırsmış
bu sandığım hayatım. Tüm doğan güneşler ve günler, solan günümmüş bilemedim,
hissedemedim zaten de hissizdim dedirtecek, talan için yaptım ve sonum olan ve
bana, kalan dedirtecektir Yüce Allah er veya geç.
Kaynak
1-
http://www.youtube.com/watch?v=7RfB1c0-9nQ
http://www.yenidendogus.net/forum/yatham-sadhlyk/28307-pithmanlyk-psikoloji.html
http://www.gercekkuran.com/konu/besmele-aciklamasi-esrari-faziletleri.html
http://kuran.diyanet.gov.tr/Kuran.aspx#1:1
http://www.kuremedya.com/lubnanda-misir-darbesine-tepki-gosterisi-3722h.html#.UeC4E9I6H4Y
http://www.kuremedya.com/darbe-bolgedeki-islami-gelisime-yoneliktir-3546h.html#.UeC95NI6H4Y