Sana ibret
olarak ölüm yeter! Görmez misin beş dakika önce yanında olup sonra öleni? Hastalığı
anlamaz mısın? Komayı; yoğun bakımı, can yakımı… Ambulans sirenlerini,
feryatları figanları… Ağıtları, gözyaşlarını bilmez misin?
Gözden akıp
gitmez misin bir kırpımlık?
Gönülden kayıp
düşmez misin bir kayımlık?
Akıldan çıkıp
bitmez misin bir unutumluk?
Doğayı takip
etmez misin? Yemyeşildir sapsarı olur; capcanlıdır kupkuru olur. Her nesnenin
bir başlangıcı var, her nesnenin bir bitimi de var ama!
“Allah rahmet
eylesin.” derler ardından ya da “Allah’ın rahmetine kavuştu.” Biraz ölümün
ürkütücülüğünü almak adına güzel adlandırmaya başvurulur. “Darı bekaya göçtü ya
da terki dünya eyledi” de derler. Yahut da “Hakkın rahmetine kavuştu, dünyaya
gözlerini yumdu.” Biraz daha amiyane tabirle: “Mevt oldu, can verdi.” Argoyla
da “Geberdi ya da tahtalıköyü boyladı.” gibi ölümcül ifadeler de kullanılır.
Ama netice asla değişmez! Herkes ölür.
Hayattan kimse
sağ kurtulamaz. Kimse sonsuza değin yaşayamaz. Yaşam hayal, ölüm gerçektir. Ömür
rüyadır, ölüm rüyadan uyanmaktır.
Ey zenginlerin
en zenginleri! Ey cep, makam, rütbe zenginleri… Kalp fakirleri, gönül
yoksunları… Sözüm ilk sizedir bugün!
Ey
çarkçıbaşıları, ihaleyi altın tepside sunanlar, bal tutup parmağını yalayanlar!
Ey makamların en makam sevdalısı! Ey rütbelerin en rütbelisi… Hiç ölmeyecekmiş
gibi yaşayan insanlar!
Kalp kıran,
gönül incitenler! Hak yiyenler, haksızlık yapanlar, adam kayıranlar, ekmekle
oynayanlar! Ekmek tuz hakkını gasp edenler! İnsanlığı linç edip paramparça
eyleyenler! Size nasihat olarak ölüm yeter denmedi mi?
Akletmez
misiniz bu dünyanın her türlü cevahirinin ve saltanatının sadece bir rüyadan
ibaret olduğunu? Fikretmez misiniz ezilenlerin çoğunlukta olduğu ve sömürüldüğü
bir dünyada hesabın illa ki sorulacağını, defterlerin dürüleceğini? Ve hala
haksızlıkları zikretmekten men eder misiniz yine kendinizi?
Ölüm geldiği
vakit kapıya ne yapacaksınız? İşim mi var diyeceksiniz. Güle güle ölürüm bu
cevabınıza. Aşığım mı diyeceksin? Zaten ölüsün ve ölüler konuşamaz değil mi? Gencim
mi diyeceksin? Genç olmanızın garantisi mi var? Ben yaşlanınca ölürüm mü diye
düşünüyorsunuz. Yarına çıkmaya senediniz mi var? Zenginim mi diyeceksin?
Kefenin cebi yoktur bilesiniz. Başkanım mı diye tafralara mı giriyorsunuz? Tabutun
içinde herkes eşittir.
Kırdığınız
biri varsa helallik isteyin. Yarın musallada imam efendi sorduğu vakit:
“Hakkınızı helal ediyor musunuz?” diye “Bir evet ya da bir hayır” ile
uğurlanmayın ve bu son şansınızı da heba etmeyin dilerim.
Gözünüz açık
gitmeyin. Yapabileceğiniz işleri yapın, tadabileceğiniz tatları tadın! Yerine
getirmeniz icap eden ibadetleri yerine getirin.
Borçlu gitmeyin. Küs gitmeyin.
Zalim gitmeyin. Bencil gitmeyin, ot gitmeyin. Haksız bir nam bırakarak terk
etmeyin bu âlemi.
Ölüm haktır bilin. Yok oluş
değildir bunu da bilin.
Cehenneminiz de cennetiniz de
burada yaptıklarınız ve ettiklerinizledir. Ateşiniz de gülünüz de bu
dünyadandır. Hangisini iyi beslerseniz o kazanacaktır hesap günü. Kârlı bir
yatırım da olabilir bu yaşam zarar edeceğiniz bir yatırım da!
Üstâd’ın sözüyle bitirelim: “Cennet ucuz değil cehennem dahi lüzumsuz
değil!”