“Bir musibet bin nasihatten iyidir” atasözünü hatırlamak
düştü bize… Suriye tarafından düşürülen Türkiye uçağının parçaları Akdeniz’in
1260 m derinliklerine kadar inmişti. Türkiye’nin elindeki arama gemisinin ise
1000 m ’den fazla bir alanda arama özelliği yoktu. Türkiye, Amerika’ya el açmak
zorunda kalınca, önceden ihalesi yapılan iki adet arama gemilerinin arama
özellikleri 3000 m ye kadar çıkarılarak proje revize edildi. Bir daha ‘el âleme
avuç açmayalım’ diye…
Birçok alanda Türkiye’nin
elini güçlendirecek Göktürk-1 uydusu için Türkiye-Fransa-İsrail hattında soğuk
savaş yaşandı. Türkiye’de yeteri kadar basına yansımadı veya diğer basın
bilerek görmezden geldi. Veya bilerek göz ardı etti.
İsrail, Türk uydusunun kendi
topraklarını görmemesi için Fransa’ya baskı yapıyor, Türkiye ise bu konuda geri
adım atmıyor. Fransa uydunun yapımı ve fırlatılması konusunda ayak sürüyor. Göktürk-1 çok önceden göreve başlaması gerekirken
savsaklamalardan dolayı fırlatılmadı.
Ondan aylar sonra TÜBİTAK
ve TUSAŞ tarafından işleme konulan Göktürk-2 keşif ve gözetleme uydusunu Çin
üzerinden uzaya fırlatarak ikinci uydu devreye sokuldu. Türkiye, çok daha
gelişmiş bir sisteme sahip olan ve terörle mücadelede büyük yarar sağlayacak
Göktürk-1 projesinde üretici ülke Fransa ile karşı karşıya geldi.
Uydunun kendi topraklarını görmemesini isteyen İsrail, Fransa
üzerinde baskısını artırmaya devam ediyor. Göktürk-1’in görüntü almasını
sağlayan elektro optik kamera sistemlerindeki bazı kritik parçaları Fransız
Thales firmasına satan İsrail, bunun karşılığında uydunun kendi topraklarının
üzerine geldiğinde ‘kör’ olmasını şart koşuyor.
Türkiye, Fransa’dan elde ettiği istihbarat gereği, uydu
fırlatılmadan önce istenilen her yerden görüntü alınabileceğinin ispatlanmasını
istedi. Fransız firması ise bu teklifi reddetti. Türkiye bu garantiyi almadan
para ödemeyecekleri restini çekti. Fransız şirket yumuşadı ve yelkenleri indirse
de ayak sürümeye devam ediyor.
Türkiye, uydunun tecrübeli ve dünyaca tanınmış bir şirket
tarafından uzaya fırlatılmasını istiyor. Fransa ise, işi ucuza mal etmek için
tecrübesiz bir şirket tercih ediyor. Göktürk-1’in daha önce öngörülen takvime
göre en geç 2013’ün sonunda uzaya fırlatılması planlanıyordu.
Fransa’nın ayak sürümesi yüzünden, proje en az bir yıl gecikecek
gibi görünüyor. Türkiye, “uydunun İsrail dâhil her ülkeden görüntü alabileceği
kanıtlanmadan, uzaya fırlatılmasına müsaade etmeyiz. Sözlü garantinin hiçbir
geçerliliği yoktur.” Bandında direnmeye devam ediyor.
Türkiye’nin en yüksek çözünürlüklü keşif gözetleme uydusu
Göktürk-1 için 2009’da İtalyan Telespazio şirketiyle 2013’te uzaya fırlatılmak
üzere sözleşme imzalaması bir hataydı.
Asıl bir uydu firması olmayan ve yeterli tecrübesi olmayan
Telespazio firması ise projeye Fransız Thales’i dâhil etti. İtalyan firma yer
sistemlerini üretirken, asıl uyduyu yapacak olan Fransız firması ise ihale
şartnamesindeki bazı yükümlülükleri yerine getirmiyor.
Fransız firma, İsrail’in ‘Türk uydusu topraklarımızı
görmesin’ talebini yerine getirmek istiyor. Türk tarafı ise böyle bir duruma
müsaade edilmeyeceğini kesin bir dille Fransa’ya bildiriyor. Sürünme devam
ediyor. Nereye kadar?
…
Türkiye çağın bir gerekliliği olan sahadaki bir eksikliğini
daha gideriyor. Siber Güvenlik Komutanlığı kuran TSK, ile Bilişim Suçlarıyla
Mücadele Daire Başkanlığı’nı hizmete sokan Emniyet Genel Müdürlüğü, sanal
âlemde suçu ve siber saldırıları önlemek için atağa geçmesi kayda değer bir
gelişmedir. Her geçen gün biraz da kirlenen İnternetin
sokaklarına karşı savunma, karşı saldırı ve siber suçluları bulup
cezalandırılmaları için gerekli yasal düzenlemelerin de bir an önce
yapılmalıdır.
Güvenlik birimleri siber saldırılar, yasa dışı dinleme, kredi
kartı dolandırıcılığı, çocuk istismarı ve casusluk faaliyetlerine karşı gerekli
teknolojik bilgi ve donanıma kavuşmalı. Siber saldırıları organizasyonları,
devlet kurumları ve şirketlerin ağ ve altyapılarının kontrolünü ele geçirip,
özel yazılım ve programlarla casusluk faaliyetlerinde mani olunmalıdır.
Silahlı Kuvvetler bünyesinde kurulan Siber Savunma Merkez
Başkanlığı, siber savunma mevzuatı tamamlanmalı. Önümüzdeki yıllarda ülkelerin
ordularına karşı yapılacak siber terör saldırıları artarak devam edeceği
herkesçe bilinmektir.
Diğer yanda Uzay Grup Komutanlığı'nı kuran TSK, uzayda en az beş askeri keşif ve gözetleme uydusu
istiyor. Bu amaçla başlatılan Göktürk-1 yerde belenirken, Göktürk-2 yörüngede göreve
başladı. Türkiye şu anda ABD'nin GPS sistemini kullanıyor ve hızla ABD’ye
bağımlılıktan da kurtulmak istiyor.
Herhangi bir yerden fırlatılan ve uydu
sinyalleriyle hareket eden füzeler ABD'nin sistemini kullanıyor. TSK haklı
olarak muhtemel bir savaşta, Türk füzelerinin rotalarının değiştirilebileceği
endişesini taşımaktadır. TSK, acil durumda iletişim için kendi askerî uydusunu
istiyor.
Rusya, uzay çalışmalarına yılda yaklaşık 10 milyar dolar ayırırken,
Türkiye’nin bu sahadaki bütçesi ise sadece 100 milyon dolardır. Eğer PKK
tasfiye edilirse, terörle mücadeleye ayrılan kaynağın önemli bir kısmın uzay
çalışmalarına aktarılabilecektir. Biz şu an için çok geride olsak da, bugünden
bir şeyler yapalım ki, çağın ve gelişmişliğin çok gerisinde kalmayalım.
İsrail’in değerinden çok büyük fiyatlara satarak kazıkladığı, görüntülerini
kısıtladığı ve yer yer çalışmayan HERON’lar Türkiye’nin başına bela oldu. Onca
harcanan para heba oldu. Birkaç musibet, bin nasihatten iyi oldu galiba...
Diğer yanda TUSAŞ tarafından geliştirilen ve iki yıllık gecikmenin
ardından ANKA seri üretime aşamasına gelindi. Araç uydudan kontrol edilebilir,
kumanda menzili 1.000 km‘dir. ANKA, radar görünürlüğü düşük, gece-gündüz her
türlü hava şartlarında keşif, gözetleme ve hedef tespiti yapabilmektedir. Uçuş
süresi boyunca çalışabilen buz önleme sistemine sahip, yerli bir teknoloji
eseridir.
Almanya
kendi tankını bize satıyor, nerede ve ne şekilde, kime karşı kullanacağımıza
bile karışmaya çalışıyordu. Ne yapalım ‘Kötü komşu insanı hacet sahibi yaparmış.’
Altay Tank’ının tasarımında, TSK’nın gerçekleştireceği her türlü harekât
şartları ve katılım sağlayacağı, modern tanklarda kullanılan en yeni
teknolojilerle donatıldı. İlk tasarım modeli tamamlandı. İlk parti seri
üretiminin ise 2015’te başlayacak olması ayrı bir milli gurur meselesidir…
TSK
kuvvet yapısı, ekonomik ve teknolojik yönden idame ettirilebilecek şekilde
modernize edilmesi. Komuta yapısına dinamik ve işlevsellik kazandırılmalı… TSK ’nın
hantal yapısının gözden geçirilmeli, vurucu gücünün artırılmalı… Modernizasyon
ve silah geliştirme projelerine kaynak aktarılmalı…
İnsansız
Hava Aracı, milli tank, yerli denizaltı, helikopter, firkateyn ve savaş uçağı
projeleri hızlandırılmalı… Komutanlıklar arasında ortak çalışma kültür ve
kabiliyetinin geliştirilmeli… Milli güvenliği ilgilendiren konularda, TSK ’nın
diğer güvenlik güçleriyle koordinasyonun daha etkin hale getirilmesi bir ihtiyaç
değil bir zarurettir.
Bilgi
sistemlerinden azami ölçüde faydalanılmalı, soğuk savaş mantığıyla hareket eden
hantal yapı ortadan kaldırılmalıdır. Elektronik harp, siber savaş ve
konvansiyonel mücadele konumuna geçmelidir. Teknolojik gelişmeler en etkin
şekilde kullanılacak şekilde yeniden şekillendirilmelidir.
THK, şu anda bünyesinde F-4 ve F-16 savaş uçaklarını
bulunduruyor. Bu uçakların yerini ise F-35'ler alacak. Türkiye, 16 milyar dolar
karşılığında 100 F-35 almayı planlıyor. İlk 2 F-35'in siparişleri ise resmî
olarak verildi. ABD 'nin açık bir dille bu uçağa ait kaynak kodlarını
vermeyeceğini açıklaması, haklı olarak Türkiye’yi kaygılandırıyor.
İşte böyle bir süreçte Türkiye, kendi savaş uçağını yapmak
için kolları sıvadı. Dünya çapında ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya,
savaş uçağı üretimi konusunda başı çekiyor. Türkiye'nin de bu ülkeler arasına
girecek olmasının, tüm dünyaya verilecek bir bağımsızlık mesajı olması
açısından da büyük önem taşımaktadır.
Ant-031013