Kahrolsun susunca çok daha yakışıklı hissediyorum kendimi. Bu kadar da yakışıklı olunmaz değil mi? Siz öyle zannedin! Çok susup yakışıklı olmaktansa çok konuşup çirkin olmayı göze alıyorum. Dramatik bir hal bu, ajite edilebilir bir vaziyet!

Bu kadar da susulmaz hani! Bu kadar severken bu kadar da soğuk olunmaz hani! Soğuk mezen olayım diyorum, hani esprilerinde olduğu gibi durayım. Bu ne kadar soğukluktur ya! Sibirya mısın, kutup musun, buzdolabı mısın? Sen bu kadar soğuk olursan ben de o kadar susarım.

Cezamı kendime kesiyorum.

Bu kadar da susarak mahv olunmaz! Oysa kimse bilmiyor en çok konuşanlar en fazla acı çekenlerdir ve en çok susanlar acıyı içlerinde en çok demleyenlerdir.

İki gözüm susuyorum artık, kalemim mahremim olacak, kâğıdım tülbendim. Okumayacak hiç kimse içimi, bilmeyecek adımı, hatırlamayacak sözümü ve yüzümü. Çıkıp gideceğim herkesin hayatından bir yabancı gibi, izim dahi kalmayacak, namım dahi anılmayacak.

Yüreğimi sessizliğe gömüyorum. Kabuğuma çekiliyorum, çileme giriyorum. Susuyorum ve içimi sen dolduruyorum. Damla damla seni biriktiriyorum içimde, damlaya damlaya aşk olunur değil mi? Sen pınarındayım kalp testim dayalı ağzına. Dol da dol, dolmayı bilmem ki, hem seni alabildiğine seviyorum. Dol da dol içime. Doldukça dolasım var sana,  doydukça sana doyasım var. Bu ne güzel dolmaktır bir kalbe, ne güzel bir akmaktır. Islak ıslak bakmaktır muradım sana, yapış yapış sevmektir. Oysa senle dolmayı ve doymayı arzu ederken donuyorum, nedendir?

Canlı canlı ‘ben’i yüreğine defnediyorum. Canlı bomban oluyorum, pimi eline veriyorum. Paramparça oluyorum. Tuz buz oluyorum donukluğuna!

Gözlerim seni görüyor tek, kulağım sesini istiyor, elim sana dokunuyor, canım seni istiyor acayip derecede. Her kertede sen varsın bu yaşamda karşımda her raddede, her haddede, herhalde bu kadar sevilir bir insan, bu kadar, bu denli, bu seviyede…

Susuyorum ve içimi sen dolduruyorum. Donuyorsun ve içimi buz ediyorsun.

Bu ne güzel bir susuştur, bu ne güzel duruştur, bu ne donuştur. Hayran kalıyorum susuşuma, âlem bana dikkat kesiliyor ben sana aşk kesiliyorum. Bu nasıl bir arzu ki cehennem ateşi sönük kalır yanında. Bu nasıl bir bereket ki cennet bağı kuru kalır yanında. Sen zemherim sen cehennemim sen bereketim sen kıtlığım. Kıtlama içtiğim çaysın, sevdiğim kraker, öykündüğüm karaktersin. Daha fazla dayanamıyorum, duramıyorum, yapamıyorum.

Gidiyorum aklından çıkıyorum kalbinden, ıraklara gidiyorum, beni bıraklara…

Susuyorum ve içimi sen dolduruyorum.

Susuyorum ellerim konuşuyor. Tutamıyorum.

Susuyorum gözlerim konuşuyor. Bakamıyorum.

Susuyorum sessizliğim konuşuyor. Duyamıyorum.

Seni yazıyor seni tutuyor sana dokunuyor sana uzanıyor daha ne yapsın bir el; seni görüyor, sana bakıyor seni özlüyor daha ne yapsın bir benli göz; sana susuyorum, sana sağır oluyorum, sana lal oluyorum daha ne yapsın bu adam?

Sen içimde kalabalıkların yaşadığı bir büyükşehirsin ben ise terk edilmiş bir varoş! Seninle var oluş mücadelesi veriyorum işte! Sen postallarıyla yüreğimde volta atan bir darbecisin. Ben ise o darbeye direnen devrik liderim. Her yer direniş oluyor bana, her yer aşk!

Susuyorum depremler oluyor şehrinde. Susuyorum katliamlar oluyor şehrinde. Susuyorum yangınlar çıkıyor, seller oluyor, yer yerinden oynuyor, gök göğünden oluyor. Yıldızlar düşüyor yaprak yaprak, güneş soğuyor ufak ufak!

Susuyorum buz kesiyor hava.

Donuyorum seni sevmekten.

İsrafil’in suru oluyor susmam! Varlığında donmam yokluğunda erimemden iyi midir ki?

Kıyametin ayak sesi geliyor ben giderken! Eriyorum giderken donuyorum susarken.

 

 

( Susuyorum başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 9.10.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.