KURŞUNİ YANILGILAR
Göç mevsimiydi
Kelebekler uçup gitmişti az önce
Büklüm büklüm tanelerdi dökülen avuçlardan
Hazin bir hasat etkisindeydi
Ürün tarlaları
Duman soluyordu ufuklar
Göğün yüzünde ağlıyordu tüm ayıplar
Uz güzellikler gerekiyordu bu hasadı kaldıracak
Siperlere hücum eden tüm yalnızlıklar sızlıyordu tek
kalmışlıktan
Güruh damlarken yaşlar iniyordu gözlerden
Firarlar yelken açmıştı tüm kuytulara
Yeni bir mevsimdi yeni güzelliklere gebe
Bir sığırtmaç kuşunun gölgesinde
Silkeliyordu mahmuzlarını zaman
Bir hoş seda yükseliyordu günün doğuşuyla mevsimlerin
ensesinden
Eller havada, bakışlar öndeydi
Kuru yapraklar terk etmişti
Pastorale düşen görüntüyü
Artık sadece dallar uzuyordu ağaçlarda
Kıt kanaat düşlerden yeni güzellikler doğuyordu ısıtmak için
kucakları
Yeni dokunuşlar peydahlanıyordu kışın sarıp sarmalayan
şefkatli kollarından
Ak güvercinler havalanıyordu göğe
Altından soğuk sular akıyordu köprülerin
Nice gelip geçmişlere ağıt yazıyordu köprüde yürüyenler
Bir sarhoş adamın narası yankılanıyordu sokakta
Boştu sokaklar
Soğuktu işleyen iliklere kadar
Kuru dallardı yansıyıp eşlik eden manzaraya
Bir ambiyans kazınıyordu her yere
Kışın rengi savruluyordu
Kurşuni akşamlar dayanıyordu kapılara soğukla yan yana
El çekilecek zamanlara varıyordu suretler daha güçlü, daha
kalabalıktı
Şimdi gülüşler
Ayaz vurmuş gönüllerde bir sıcaklık
Uçuşuyordu damlalar, rüzgarla yüzlere
Kışa varıyordu mevsim donakala
Beyaz bir hüküm giyiyordu etraf
Kış gösteriyordu yüzünü
Kaliteli…
Kurşuni yanılgıların bedeninde
Beyaz bir ruh canlanıyordu sipersiz…
Gözler semada kışa merhabayla…
Maide Yılmaz Özgüç