“Yine aylardan Kasım

Günlerden yokluk

Saatlerden hüzün

Saniyeleri sorarsan

Onda bile yok gözüm…

Yine aylardan Kasım

Hayallerde hüsran

Gözlerde yaş…” diye yazmışsın Küçüğüm. Aylardan Kasım… Mutluluk neme lazım! Git Kasım, kalsın yasım! Düşünce gözlerinden bir damla yaş, ömrüm toparlanır mı bir daha arkadaş!

Sen orada Kasım’ı yaşarken ben burada baharı yaşayamam ki! Sen orada üşürken ben burada ısınamam ki! Sen orada için için ağlarken ben burada gülemem ki! Aylardan Kasım ve ben yanında değilim.

Hüznüm tavan yapmış bir Kasım kasveti beni de sarmış. Seni sarıp sarmalayan beni de sarmaz mı? Seni üzen beni de üzmez mi? Ah be Kasım!

Hüzünlü hava dalgasındayım, o yâr ağlıyorsa ben de ağlıyorum. O üzülüyorsa ben de üzülüyorum. Hüznü hüznümdür ilan ediyorum.

Sana yaşanmamış bir Kasım getirsem, el değmemiş bir umut versem, hani diyorum yastığın olsam ve içindeki bütün yağmurlarını bana döksen, çarşafın olsam bana sarılsan sımsıkı ve yalnızlığını bana akıtsan oluk oluk, yorganın olsam ve karanlıklarda üzerine örtsen beni… Hani diyorum sil baştan yaşasan… Yaşasak, yaşatsak…

Hani diyorum az da olsa mutlu edebilsem seni, yüzünü güldürebilsem, aklını çevirebilsem kendime, kalbini alabilsem, ruhunu katabilsem ruhuma…

Hani diyorum bir Kasım yalnızlığını bertaraf edebilsem… Ne kadar şad olurum, ne kadar mesut olurum, ne kadar bahtiyar…

Senden uzak bana da hüzün var! Senden uzak bana da tuzak var! Sana bir kucak dolusu Kasım getirsem içinde ben olsam… Alsam hüznünü savursam çok ötelere… Papatyalarla bezesem ömrünü, Kasımlarda senle yaşasam, senle ansam, senle dua etsem, senle mutlu olsam…

Hiç bu kadar şiddetli istememiştim seni.

Bu kadar sarılmak…

Bu kadar tutunmak…

Bu kadar kanmak…

Rabbim topla beni… Ona bir bütün halinde ver beni…

Senin hava sahanı işgal eden soğuk, itici ve kahredici Kasım havası bana gelsin.

Seni terk etsin istesem!

Dağıtsam diyorum Kasım’ı…

Yerle bir etsem…

Silsem takvimlerden…

Düşürsem aklından…

Her taraf sapsarı kesilmiş, soğuk mu soğuk her taraf...

 Bu ne Kasım’dır bela olmuş başımıza!

Git Kasım, git uzaklara…

Seni görünce aklıma düşüyor yasım!

Bu kadar mı üşür insan, bu kadar mı yalnız hisseder kendini, bu kadar mı kederli olur bir yürek, ağlıyorum Kasım’da sana, bana…

Sana bu satırları uzaklardan yazıyorum.

Uzakta olduğumu düşünüp de sensiz olduğumu zannetme istiyorum.

Burası sensiz basık… Burası sensiz küf kokuyor… Burası sensiz izbe, rezil, kör, sağır ve de pis… İçimi sarıyor kötü bir his… Ruhum sensiz baştanbaşa is…

Canım ne de Kasım oluyor bu havada, kasvetli bir hava sarıyor, kasıp kavuruyor beni. Seni sevmiyorum Kasım, çık aylardan, düş takvimlerden… Git başka iklimlere, başka kalplere aşk ol! Başka ol! Git bizden, lütfen… Al hüznünü… Rengini… Kahrını…

Seni Kasım’da daha bir seviyorum, yüreğim kocaman oluyor.

Seni sarıp sarmalamak istiyor.

Seni alıp gitmek istiyor Aralıklara…

 

 

( Git Kasım başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 1.11.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu