1
İlk
emri “oku” olan ve “İnsana bilmediğini ve kalemle yazmayı öğreten” Tek Allah’ın
kulu olarak, mesleğimi onurlu ve yüce bir sanat olarak görüyorum.
Başkalarının
değer verip vermemesinden değil, zatı itibarıyla kendisinin değerli oluşundan
onu onurlu kabul ediyorum.
Çünkü
ben öğretmenim ve Tanrı’dan aldığım nefesle gençliğe yol gösteriyorum.
Rabbin
adıyla okumak ve onun rızası için yaşamak ne büyük bir lütfu ilahidir.
“Düşünmez
misiniz?” diyen Rabbimin öğüdüyle öğretmen olarak düşünmeyi öğretiyorum.
“Tefekkür
etmez misiniz?” diyen Rabbimin yol göstericiliğiyle varlığın amacına doğru ve
geçmiş halkların akıbetiyle ilgili sorgulama bilinci geliştirmeye çalışıyorum.
Ezbercilik
değil, belki de akletmenin sırlı dünyasına gizemli bir yolculukta arkadaş
oluyorum öğrencilerime.
İstemiyorum
“Çok yaşalı” “Değerli” “Kutlu” sözcükleriyle başlayan ve karşılığı olmayan
övgüleri.
Herkesi
yetiştiren ama herkesin karşısında pısırıklaştırılan, konuşma, düşünme, eleştirme hakkı olmayan bir öğreticinin öğretecek
bir şeyi olmadığını düşünüyorum.
Ben
öğretmenim; bazen bir eleştirmen, bazen bir düşünürüm. Bazen bir filozof, bazen
bir siyasetçiyim. Çünkü ben hepsini yetiştirenim.
Bana
kendimi ifade etme hakkı tanımayanların, beni övme hakları olmadığını
düşünüyorum.
Öğretmenler
gününün hafta sonuna geldiği için küçültülmemi şiddetle kınıyorum.
Öğrencilerden
gelecek bir hediyeden mahrum kalan bir zavallı olarak gösterilen mesleğime ve meslektaşlarıma
yapılan haksızlığa karşı ve bu söylemi gündemleştirenleri şiddetle kınıyorum.
Ben
öğretmenim ve onurlu bir mesleğin kutsal taşıyıcısı olarak, beklentilerden ve
ulufelerden uzak tek amacı gençliğe bir ideal verebilmek olan bir aydınlık
neferiyim.
Düşündürebilen,
sorgulatabilen, bunları yaparken erdem ve ahlakı göz ardı etmeyen onurlu
meslektaşlarımı en derin saygıyla selamlıyorum.