“-sen ki Cenab-ı Rabb-il Aleminin
mübarek topraklarına yüz sürmüş
Cenab-ı Hakk Teala Celle Celalüh Haziretlerinin
mübarek sevgili bi gulu olalak
bu fakir haneyi zeyaret ederek,
bizi düşünmüş,
bizi isdemişsin
helal rızık kapımıza şeref vermişsin
Allah-ı Azimüş-Şan da senden irazi ossun
Yövmiş Gıyametde cennetlik mü’min kullarına
İlhak olasın i(n)şallah
evliyaların, velilerin, veliyullahların
yüzü suyu hormetine
lutfet elinden öpeyin mübarek insan
şükür sana gözel Irapbım Teal-Allah
şefaati Ya Resulullah
bereketi Halilibram’dan
Allah’dan i(n)şaallah”
"-hacım şu hesabı!”
"-ne! sen bana
paramı teklifat ediyon len
çık şurdan,
get başımdan
get başka işini gör
münafık fasık gullar gibi
o ne yauu
sana da mı hesap dutacaz
gönünden ne goparsa
bizi ki peygambr bazarlığı Müslüman
get başga işini gör
get şurdan."
velev kii Hacı Ağğa
üç gün sonra gittiyse, hecaz arkadaşına
bi çalım, bi azamet
"-ne! çık len şurdan
senden para isteyen mi va(r),
düğünde basmalar,
parça bezler yağmış adeta
hecaz arkadaşından geline, damada
sağdıca, çalgıcılara
ağır misafir Hacı Basmacı, maaile
Hacc’ın faziletlerini anlatmış azametle
baş köşeye gurulmuş
atmış, üfürmüş, savurmuş,
haram-helal, fayız hususunda
eski köylüye yeni adet buyurmuş
her şey dediği gibi olmuş
Hacı Halil Ağğa! düğünden sonra
çıkmışsa haşa huzura
selamı almadan daha
hesap muhabbete,
muhabbet boğulmuş “davşan ganı çay”a
bi soluklanma arasında
Hacı Halil ağğa
“-hacım şu bizim he…” demeye kalksa
“-yau arkideş ne eviyossun”
sonra hiddetle bir illallah
"-fe! suphan-Allah
töbeler töbossun
Ya-Rabbim, Ya! Resul-Allah
Allahım!, sen bana sabır ver
Ya-Rabbim, cık.. cık.. cık!
get len şurdan, münafık
bir ay sonra tekrar varmışsa;
“-bre ğidi çay yetişdirin Hacı Amcanıza”
her zamankinden büyük
"-hacım hu sepedi boşaldivirin”
“-Allah senden iyrazi ossun
………..”
“-bi de şu bizim hesap"
basmacı ağzına dıkmış lafı
basmış kalayı
"-çık!! çık! şurdan derhal
bi daha da gelme! haneme
yüzümü göremezsin vallahi! ve billahi
ne bu alemde ne ayhiretde
tercih ederin olmadığın cehendemi
üçden-dokuza şert osun
hakkımı heylal etmen..
iki c(ih)anda
ya hu! el bana ne demez len
bizim dostluğumuz paraynan mı
sen beni, bu fukara kul
hecaz arkadaşını taniyememişsin herhal
bizim dosluğumuz bazara gadar deel
mezara gadardır evel-Allah!!!..
biz seninen bu fani dünyada arkedeş
gerçek dünyada gonşu olcez inşallah
onun uçu a(ğ)zından çıkanı kula(ğı)n duysun len!
kulanı eyi aş(ç), senin teklifatın nedir
sen ne demeğisteyon vetandaş
üş guruşa tenezzül eden
münezzehtir
yoldaş, arkideş, gardaş
ha-şaaa, sümma(ha)aaşşşaaa!
hu senin bana yaptığın cayiz[1] midir hacı ağğa
ürüsva[2] mı edecen beni elaleme
get şurdan gardaşım yaa erezil etdin[3] bee
Allah indinde hesabını sorarın vallah
yau senin yapdığın maazallah
garacahillig değil de nedir
işallahu Teala duymazdan geli(r) günah yazmaz
yövmül gıyamete gadak ezap duyarın ma’az Allah”
her gittiğindeki gibi
altı ay sonra gene elinde sepedine
köyde ne yetişiyosa o günün behrinde
hacı basmacının huzuruna vardığında
gene aynı teraneler
gelsin çaylar, gitsin kahveler
hal-hatır.. muhabbetler
sepet-sepet meyva
bin temenna selamla
davşan ganı çayla
iadeten birkaç parça basma
hesabı görmeye yanaşmamış asla
Halil ağa ne zaman varsa
Köyde kalkıp Yalavaç’a
Arkadaşsız gitmemeli Hecaz’a