Bu bir aşk
yazısı olup okuyanlar için tehlike arz etmektedir.
Bu yazıyı
okuyanlar bilerek bu suçu işlemiş kabul edilmektedir.
Bu bir
uyarıdır, bu uyarı aşk kaçkını bir toplumun uçarı çocuklarınadır.
Bu ülkede aşkı
yazmak ve yaşamak suçtur.
Ve bu suçu bilerek
işliyorum her an. Güle oynaya bu suçu üstleniyorum. Başka sözüm yok! Razıyım
aşkıma! Var mı bencileyin kabullenen suçunu! Delillere lüzum yok yazdıklarım
belgedir. Gözlerim ve sözlerim ispatıdır aşkın.
Bu ülkede âşık
olmak, âşık olunmak, aşkı yaşamak ve
yazmak da en az küfretmek kadar suçtur. “O
âşık!” ibaresi tehlikeli bir şeymiş gibi insanların alnına sürülüyor kara
bir leke olarak. “O âşık gerisi çatal
kaşık” diye ti’ye alıyorum bu şekilde düşünenleri.
Âlemin özü
aşktır, okuyan bilir, gören.
Bu ülkede
ciddi bir aşksızlık sorunu var. İnsan en çok yokluğunu çektiği şey üzerine
düşünür sorgular.
Adam
öldürmek iyi bir şey mi? Hırsızlık yapmak, gaspa bulaşmak, darp etmek? Yalan söylemek,
haksızlık yapmak, zulmetmek? Bu suçlar âşık olmakla aynı kefeye konuluyor
gibime geliyor.
Oysa en çok
satan kitaplar aşkı anlatır ülkemde. Mutlaka kıyısından köşesinden, adında
sanında bir şekilde aşk sözü geçer her kitapta. En çok izlenen filmler de aşkı
anlatır. En çok dinlenilen şarkılarda da aşk vardır.
Ne geliyorsa
başımıza aşksızlıktan geliyor da farkında değiliz. Ve aşk bir öcü gibi
algılanıyor. Bir suçmuş gibi insanların yüzüne vuruluyor.
Aşk yazıları
şahanedir bahanesi ise Orhan Veli’dedir. Üstat ne de güzel söylemiş evvelden:
“Bütün güzel kadınlar zannettiler ki
Aşk üstüne yazdığım her şiir
Kendileri için yazılmıştır.
Bense daima üzüntüsünü çektim
Onları iş olsun diye yazdığımı
Bilmenin.”
Yazılarımla
ilgili olarak en çok karşılaştığım soru şu: “Aşk
yazılarını kime yazıyorsun?”
Başka bir
arkadaşım bana şöyle demişti: “Yazını
okuttum bir arkadaşa, kesin bu bunu yazan âşıktır, dedi bana.”
Başka birisi
de “Hikâyenizde siz benim ve nişanlımın
adını kullanmışsınız, hayırdır!” demişti.
Başka birisi
de benim için “O hep aşk yazıları yazıyor.” diye söylemişmiş.
Başka bir
yorumda “Uzun yıllardır sizi takip
ediyorum ama samimi bulmuyorum” diye yazmıştı. Uzun yıllardır yazıyor
olduğumu kabul ediyor ve aynı şekilde yazılarımı okuyor çekinmeden, işte
samimiyet budur!
Bende diyorum
ki aşk yazılarımın muhatabını merak ededurun, o kendisini biliyor! İçinize bir
kurt düştü değil mi yine?
Bu kadar
uzun soluklu bir aşkı taşıyabilecek yürek azdır. Rabbimi seviyorum ve Rabbimle
beraber yarattıklarını da! Yanlış mı bu!
Aşk üzre
yazmak suç değil ülkemizde, bu bilinsin önce! Kanunlarda bununla alakalı yasak
da yok! Sevmek yasak değil anlayacağınız! Âşık olmak suç değil! Keşke herkesin
kalbine toprağa serpilen tohumlar gibi aşk serpebilseydik. Belki de
mahpushaneler ve mezarlıklar o kadar dolu olmazdı. Belki de savaşlar olmazdı.
Düşünün savaş uçakları aşkı yazıyor semaya. Tankların namlularında çiçekler
var. Gemiler aşka yelken açıyor. Yok bunlar tehlikeli fikirler ve hislerdir,
biz almayalım bunları.
Yeni kıtada
yerlilerin şarkıları, şiirleri, ağıtları hep "Su" üzerineymiş. Merak edip sormuş beyaz adam: "Niye şiirleriniz, şarkılarınız hep
sudan bahsediyor?"
"Buralarda en çok suyun
yokluğunu çekiyoruz da ondan" deyip gülmüş yerli "Ya
sizin şiirleriniz niye hep sevgiden söz ediyor?" diye de kapak yapmış
sonra.
Eğer hala âşık
olabilecek bir ruha sahipseniz korkmaya gerek yok diye düşünüyorum. Çünkü
aşktan dolayı kimse kimseyi öldürmemiştir kolayca, ablukaya alıp aç
bırakmamıştır, benzin döküp yakmamıştır, bomba atıp katletmemiştir. Umudumuz
olmalıdır böyle bir dünya için!
Aşkla kalın.