Adam bir sese âşık olmuştu.
Deli gibiydi.
Tek onun sesine kulak kabartırdı, ona dikkat kesilirdi, ona
susardı. Onu dinlerdi bir enstrümantal gibi. O ses ömrüydü adamın. O ses
kesilmesin istiyordu bir ömür boyu. Yanı başında olsun istiyordu.
Merhaba demişti bu sabah ona.
Adam öleyazmıştı.
Bir ses bu kadar mı günü şad eder, güne renk katar, tat
katar?
O kadar olur.
“Allah bilir işim rast
gidecek bugün.” diyordu
kendi kendine adam.
Sesin mutluluktur bana.
Yaprak sesi, kuş sesi, araç sesi, insan sesi…
Kalabalığın içinde var her şeyin herkesin sesi…
Bana lazım olan senin sesin. Senin sesin arz ederse cana
geride kalır her ses, her nefes… Derim içten içe kısa kes ey ahali! Can
misafirdir canıma!
Adam o denli tutkundu ki!
Maya tutar gibi aşka tutulmuştu, kıza vurulmuştu. Onun
gözünde kız; dünyanın en güzeliydi, en şahanesiydi, en mükemmeliydi, en
nadidesi ve en nadiresiydi. Kıza yazıyordu.
Sesin içime işliyor biliyor musun?
Bir dokun bin ah işit değil bir seslen bin gülücük gör!
Bir selamla mutlu et coğrafyamı.
Bir hatır sor fethet ülkemi.
Bir nasılsın de al canımı.
Sesin içime nakşoluyor biliyor musun?
Dokunuyor kalbime.
Esir alıyor bütün hislerimi, çaresiz kalıyorum.
Daha bir seviyorum seni.
Mübalağa yetmez, taşarak seviyorum seni.
Aşarak kendimi, yaşayarak seviyorum seni.
Melodilerin en güzeli, tınıların en içlisi, seslerin en
tesirlisi…
Nağmelerin en mükemmeli, mırıldanmaların en manidarı…
Adım ağzında ne de güzel çıkıyor, ne de isabetli değiyor
yüreğime, nasıl da sana mest ediyor beni.
Sen konuş ben dinlerim ebedi…
Sen konuş ben severim edebi…
Burada durdu birazcık adamcağız. Dolmuştu yüreğiyle
gözleriyle bunu ispatlamıştı. Siliyordu yaşlarını.
Ben sadece yazabiliyorum konuşmada iyi değilim emin ol! Tıkanıyorum
hemen içimdeki sayfaları anlatamıyorum. Noktalara dikkat edemiyorum, önemli
yerlerin altını çizip de oraya yoğunlaşamıyorum. Ama iş yazıya döküldü mü işim
sen oluyorsun. Tutamıyorum kendimi, kendini kırlara salmış bir at gibi
hissediyorum ve koşuyorum adeta çılgınlar gibi, azade oluyorum her şeyden, sana
koşuyorum yazarak sana kavuşuyorum.
Bu yüzden susuyorum ve hep yazıyorum.
Sen konuş ben dinleyeyim seni bir ömür. O buğulu sesini… O
hüzünlü ve kalbi sarsıcı sesini, beyne işleyen ve asla çıkmayan harika sesini…
Ses her şeydir; kimliktir, histir, fikirdir.
Ses bende sendir, farktır, tattır.
Milyon ses içinde ben bir sese hasretim, aşığım, muhtacım.
Adam sokağı ayağa kaldırırcasına, âlemi seyre getirircesine,
insanları başına toplarcasına, yüreğini ifşa ve aşkını ispat edercesine
haykırdı aniden.
“O ses sensin bana!
O ses sensin ey ela sözlü,
papatya özlü, deniz gözlü yâr!” diye.
Adam bugünlük mutluydu.
Ona ömürlük gibiydi.