BENİM DE KARNEM ASLINDA_______
Karneye
dair yazacaklarım, bir eğitimci olarak belki biraz nostalji değerinde..
Her karne verişte karne de ki değişim sürecini hisseder, hep
gözlemlerim. Önce bizim zamanımızdaki karneler gelir aklıma. Kalın karton dokulu
ve öğretmenimizin el yazısı ile süslü.
Konulmuş bir
nokta bile mühimdi biçim için. Satır satır okurduk ve kıyaslardık
öğretmenlerimizin el yazısını.
Nasıl övünürdüm
öğretmenimin güzel yazısı ile. Hiç Unutmuyorum.
Az olan her şey kıymetliydi tabi. Yarıyıl tatili boyunca
karneyi özenle korurduk ve dönem başında tekrar karneyi okula götürürdük.
İkinci dönem notlarımızda o karnelere geçerdi.
Ve o karneler
ömrümüzün bir yılına damga gibi vurulurdu.
Ve şunu görüyorum
yıllar geçtikçe ve karşılaştıkça dostlarımızla. Karnesini ehemmiyetle saklayanlar
onun güzelliğini önemseyenler hayatın önemli alanlarında hizmet almışlar.
Şimdiki karneler
incecik bir kâğıt olduğu gibi saklamaya gerek yok, yenisi veriliyor ikinci
dönem. Üzerindeki tüm yazılarda bilgisayarda yazılıyor. Ve çocuklar üzerindeki
notlarla da oynayamıyor.
Nasıl haberler yayılırdı notlarını değiştirenlerle ilgili. Çoğu aile fark etmezdi bunu. Bizlerin arasında mevzu olurdu işte. Çok kızacaklarından mı hayır. Ar meselesi idi. Nasıl zayıfla gitsindi eve?
kARne AR ise de bize zamanında! Korkuyorsak ta kötü
getirmekten, aileler daha hoş görülüydü.
Karnenin önemiyle beraber eskiden aileler çocuklarıyla
hayata dair okumalar yapardı. Birlikte iş yaparlar çocukları hayata dâhil
ederlerdi. Domatesin nerede yetiştiğini nasıl yetiştiğini bilmeyen bir çocuktan
fen notunun iyi gelmesi nasıl beklenebilir? Başını kaldırıp yıldızlar tefekkür
ettirilmemişse Astrolojiden hoşlanır mı? Kanla sulanmış topraklardan bir
haberse tarih coğrafya ilgisini çeker mi?
Kredi kartı ile
hemhal olmuş çocuklar parayla hesaptan bütçeden uzaksa sever mi matematiği..
Ninemizin, dedemizin
masalları sevdirmişti bize Türkçeyi…
Doğayla birlikteliklerin derslerimize katkısı da göz ardı
edilemezdi…
Zihinlerinde somutlaştırılamayan
her şey bilgi olarak karşılarına çıkmakta ve nota dökülmekte. Sadece kitap
aralarında kalan soyut etkileşimsiz öğrenilen
bilgilerde unutulmakta.
Tuzum kurumu? Hayır…
Çocuklar odalarından çıkıp ayaklarıyla hayata basmalı. Hayat
kitapların sihirli cümleleri ile birleşmez ise o karneler başımıza bela olacak,
aramız bozulacak, sinirlerimiz bozulacak. Çocuklarımıza kıyacağız en
acıma/sızıyla…
Bilgi hayatla bütünleştikçe kalıcı olur, zevk alınır.
Öğrenilir öğretilir. Okul aile çevre öğretmen… Yapmak zorundayız bunu. Masum
yavruları azarlamadan önce katkımızı düşünelim karneye…
Aslında o
karneler sadece çocukların değil hepimizin…
Nilüfer Zontul Aktaş