Hayatında yaşadığı en mutlu günlerden biriydi bugün. Çünkü bugün üniversite sınav sonuçları açıklanmış ve istediği bölümü kazanmıştı. Ailesi de en az onun kadar mutluydu. Bu güzel günü daha iyi geçirmek için ailesiyle birlikte piknik yapmaya karar verdiler. Yapılan hazırlıkların ardından; yemyeşil ağaçlarla kaplı, buz gibi şelalenin aktığı bir piknik alanına vardılar. Gün çok güzel geçiyordu, kardeşleriyle doyasıya eğlenmiş ve mangal yakmışlardı. Bu mutlu günün sonlarına doğru güneşin yavaş yavaş el salladığını gördüklerinde arabaya binip eve doğru yol aldılar. 


Tam evlerinin bulunduğu caddeye girmişlerdi ki, aniden caddeden çıkan garip bir yaratıkla çarpıştılar!


İçinde bulundukları araç alev almaya başlamış, Mert arabanın kırılan camından kendisini dışarıya atmayı zor başarmıştı. Araba cayır cayır yanıyordu ama ailesini hiçbir yerde göremiyordu. Aniden caddede bir karmaşanın yaşandığını fark etti.


Genç bir kız ağlayarak: Hayır, olamaz! Annem gözlerimin önünde yandı! Sıra bana mı geldi? Allah'ım bağışla beni, bundan sonra daha iyi olacağım!


Ne oluyordu böyle bu şehirde? Daha sabah her şey gayet normaldi! Şimdi sanki kıyamet gelmiş gibi insanlar telaşla koşturup duruyorlardı.


Arkasından gelen çığlıkları duyunca aniden kafasını çeviren Mert, hayatında daha önce hiç görmediği bir varlıkla karşılaştı. Evet, bu bir eşekti! Ama diğer eşeklere hiç benzemiyordu. Gözlerinden çıkardığı ışınlarla caddede ki bazı insanları canlı canlı yakıyordu. Genç bir çocuk, Mert'in gözleri önünde küle dönmüştü. 


Eşeğin o kırmızı gözleriyle Mert'e baktığını fark edince koşmaya başladı. İçinden bir his, bunca zaman yürekten ibadet ettiğini söylüyordu ama kendi iradesiyle yaptığı günahları yüzünden elde olmadan eşekten kaçıyordu. Çıkmaz bir sokağa girdiğini fark etti!


Burnu fil hortumuna benzeyen eşek, Mert'in yanına yaklaştı ve aniden hortumundan soğuk su akıtmaya başladı. Daha sonra hızlıca sokağı terk etti. Mert, iyice rahatlamıştı. Evet, beni sevdiğini biliyordum Allah'ım diyerek caddeye çıktı.


Karşıdan koşarak gelen kız, Mert'in sınıf arkadaşıydı. Mert'i görünce nefes nefese kalmış bir şekilde konuşmaya çalıştı.


Mert'in arkadaşı: Mert, sonumuz geldi! Kıyamet yaklaşıyormuş ve Allah'ı inkar edenler diri diri yakılıyor, günahı çok olanlar da cezasını çekiyor. Benim annem de lal oldu. Garip bir eşek babamı yaktı. 


Birkaç cümle kurduktan sonra, genç kız koşar adımlarla oradan ayrıldı. Mert şaşkınlıkla, kıyamet mi? Diyebildi. Bugün perşembe o zaman dünyanın sonu yarın gelebilir diyerek telaşa kapıldı.


Caddede yürüyen bazı insanlar; çok rahat bir şekilde, büyük bir sevinçle alışveriş yaparken, bazı insanlar da çığlıklar atarak nereye kaçacaklarını bilmiyorlardı. Mert ve onun gibi bazı insanlar ise, olaylara bir anlam veremiyor ve kalplerinde bir sıkıntının doğduğunu hissediyorlardı.


Mert, ailesine ne olduğunu düşünürken kardeşlerinin bir bankta oturduğunu gördü. Kardeşleri ağlıyorlardı. Hemen onların yanına koştu.


Mert: Ne oldu size? Arabadan nasıl çıktınız? Annem ile babam nerede?


Kardeşi: Annem ile babam gözlerimizin önünde yandılar. Nasıl olduysa ateş bizi yakmıyordu, seni de göremeyince bu bankta oturup kaderimize teslim olduk.


Kardeşlerini bir mağazaya bıraktıktan sonra tekrar caddeye çıktı. Eşek, caddenin ortasında koşturuyordu ve arkasında ise kuyruğuna bağlanmış bir ip vardı. İpin diğer ucunda ise birkaç tane genç vardı. Caddenin ortasında öylece sürükleniyorlardı. Hızlıca koşarak kimsenin olmadığı bir sokağa girdi. Ama ileride bir yerlerden müzik sesleri geliyordu. Biraz ilerledikten sonra gördükleri karşısında şok oldu! Yaklaşık yedi tane genç kız, çırılçıplaktılar. Hepsi birbirinden güzel olan bu kızlar, çılgınlarca raks ediyorlardı. Nefsine yenik düşen Mert; zaten Allah çok merhametli, bir kere şu kızlara baksam bir şey olmaz, hem kendileri soyunmuşlar diyerek şehvetine engel olamadı. Birden kızların mavi elbiselere bürünüp ona doğru geldiklerini gördü.


İçlerinden en güzel olanı: Yakalayın onu, çabuk eşeğe söyleyin derhal gözlerini kör etsin. Allah'ın emir ve yasaklarını çiğneyenlere daha fazla hak yoktur!


O güzel görünen kızların hepsi iyice çirkinleşmişlerdi ve Mert'in kollarını tutuyorlardı. Aniden gelen eşek, gözlerinden çıkardığı ışınlarla Mert'in gözlerine bakıyordu. Mert, aniden kapattı gözlerini ve renk renk ışıklar görmeye başladı. İçinden haykırıyordu.


Mert: Allah'ım son şans... Bu sefer  gerçekten nefsime hakim olacağım. İbadetlerime devam edecek ve harama bakmayacağım. Lütfen kör olmama engel ol!


Eşek oradan uzaklaştı ve Mert gözlerini araladığında hala görebildiğini fark etti. Yanında duran kızlar ise onun kör olduğunu sanarak oradan ayrıldılar. Mert, içinden şükür ederken kör taklidi yaparak oradan ayrılmaya çalıştı.


Yolda bazı arkadaşlarıyla karşılaştı ve onlar da kendi aralarında, baksanıza Mert de kör olmuş. Diyorlardı. Mert hızlı adımlarla sokağın çıkışına geldi ve bir arabaya binerek oradan uzaklaştı. Bindiği arabanın arka koltuğunda oturan bir çocuk vardı.


Çocuk: Cebindeki hafıza kartını arabaya tak!


Mert şaşkınlıkla elini cebine soktu ve gerçekten cebinde bir hafıza kartı vardı. Hemen hafıza kartını arabanın kart okuyucu bölümüne taktı ama araba kartın içindekileri açamıyordu.


Çocuk: O kartta hayatın boyunca yaşadıklarının videosu var. Her saniyen kayıtlı. Araba senin hayatının videosunu açamadı ama mizanda o kart okutulduğu zaman, yaşadıklarını Allah ile beraber seyredeceksin. Ve sana önceden bildirilen yasaklardan kaçınmadığın için hepsinin cezasını çekeceksin. Bugün kıyamete çeyrek var. Sen içinde ki iman sayesinde eşeğin zulmünden kurtuldun. Bu vakitten itibaren kendini düzeltmen lazım. Allah, verdiği sözü elbet tutar. 


Çocuk, kollarını açtı ve aniden kanatlanarak gözden kayboldu...


Mert, uyandığında kanter içinde kalmıştı. Oh be, rüyaymış diyebildi ama rüyasında gördüklerinin gerçekten de yaşanacağını biliyordu. Çünkü Allah, cennet ve cehennemden bahsetmişti. Zamanı geldiğinde Allah'ın buyurduğu her şey gerçekleşecekti. Hemen koşup abdest aldı ve haramlardan uzak duracağına söz vererek tövbe etti. İki rekat namaz kıldıktan sonra, vakit kıyamete çeyrek kalmışken artık kendisine bir çeki düzen vermesi gerektiğini anladı. Dünyanın geçici zevklerine aldanmamalıydı. Bu muhteşem kainatın yaratıcısı, elbet verdiği sözü yerine getirecekti. 


Vakit kıyamete çeyrek kalmışken, dünyanın sahte büyüsüne aldananlara söyle; her yaş içinde gizli bir ölüm saklar! Allah, verdiği sözden asla caymaz.

( Kıyamete Çeyrek Kala başlıklı yazı Ümit Zafer tarafından 8.02.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.