Menengiş-çitlembik

I.BÖLÜM

Gürleyik’te İlk Gün

Güneş Habib-i Neccar Dağı’na sırtını yaslar yaslamaz ilk ışıkları bu yamaçları aydınlatırdı.İlk ışık huzmeleriyle aydınlanan bu yamaçlar envai renklerde nebatatla adeta bir botanik bahçesini andırır, her türlü rengin iç içe girdiği bir renk cümbüşü ziyafeti sunardı görenlere.Burası her türlü hoş kokunun yayıldığı bakir bir yerdi. Gün burada erken başlardı, sabahın fecri sökmeden alacakaranlığın yerini gündüzün hararetli öğlen coşkusu kuşatırdı.Yamaç,şehre yüzünü dönüp sırtını Akdeniz’in hoyrat dalgalarıyla oluşan sert fırtınalarına perde olan dik bir yamacın eteğine oturmuştu.Yine kaynağını buradan alan gür bir pınarın coşkulu sesi eşlik ederdi bu renk cümbüşüne.Toprağın rahmet fışkırdığı bakir bir cennet parçasıydı adeta.Kaynağından fışkıran su, önce yatağını dolduruyor ardından hoş bir müzik armonisi tınısıyla yol bulup aşağılara doğru küçük bir arığı izleyerek şose yolun yamaçla kesiştiği noktada salınarak yol alıyordu.


Bin dokuz yüz otuz sekiz yılının Temmuzunda yerleşmişti Habip buraya. Yanında sadece eşi Ayşe ve iki katırıyla birlikte.Fransız askerlerinden kalma derme çatma iki göz barakayı onararak biri ahır diğeri oturma odası iki odalı bir eve dönüştürmüştü.Suyun bu gür sesinden olsa gerek buraya “Gürleyik” diyorlardı her ikisi de. Zaman zaman kömür taşıdıkları Doğancık Köyüne gittiklerinde hep “ Gürleyik” ten bahsediyorlardı. Evet orada yaşıyorlardı.Cennette… Yüce Allah’ın her türlü rahmeti bahşettiği cennet topraklarında.
Eşi Ayşe ile henüz evlenmeden çok önceleri keşfetmiş ve burada yaşama fikri kafasında oluşmuştu Habip’in. Çünkü çocukluğu ve gençliği hep bu dağlarda odun kömürü elde etmekle geçmişti.En babayiğit ağacın ömrü O’nun elinde en fazla beş dakikaydı.Ah kesilen ağaçların bir ağzı olsaydı da bir konuşabilselerdi, bu cellatlar kaç kardeşlerini katletmişlerdi…


Doğancık Köyü sakinlerinden kaşıkçı Mehmet Efendi’nin en küçük oğluydu Habip. Fransızların Hatay’dan çekilmelerinden sonra köye yerleşen Türk Askerlerini ilk karşılayan da O’ydu, onlara methiyeler dizerek, ayakta ilk alkışlayan da. Komutanın gözleri dolmuş, atından inerek bu vatanperver, yüreği vatan ve asker sevgisi dolu Mehmet Efendi’yi kucaklayarak teşekkür etmişti.Askerleri evinde ağırlayan Mehmet Efendi komutanın gözüne de girivermişti onca köy halkı arasından. Ve askerlere hizmeti o günden sonra hiç ama hiç azalmamıştı.Askerlerin her türlü yakacak odun, kömür ihtiyaçlarını hep O karşılamıştı. Komutanın en güvenilir adamlarından biriydi de aynı zamanda. Köyde olup bitenler, konuşulanlar… Dakikasında komutanın avuçlarındaydı artık. Güven ve menfaat ilişkisine dayalı sağlam bir dostluğun temelleri işte o günlerde atılmıştı.Oğlu Habip’in çoktan göz diktiği Gürleyik yamaçlarının kendilerine tahsis edilmesi de bu nedenle sorun olmamış, aksine orman bölgesinin güvenliğinin sağlanması görevi ve asayişle ilgili bir takım görevler de böylece Habip’in gizlice üstlendiği hayati öneme haiz görevler arasındaydı artık. Ama bunu sadece Mehmet Efendi ve oğlu ile komutan biliyorlardı.Bu dağlar artık her türlü nimetlerinden faydalanacakları birer hediyeydi onlar için. Kaçak kömür yakma korkusu da kalmamıştı artık. Başkalarının bu dağlardan odun kesmesi de böylece engellenecekti.

Bir manga Fransız askeri zaten bu yamaçları tarıma hazır hale getirmiş, suyun taşınması için arıklar ve sebze bahçeleri hazırlamışlardı. Birkaç gözden oluşan derme çatma kulübeler de birkaç günlük uğraşla ev haline getirilmişti.Duvarlar çamur sıvasıyla sıvanarak düzeltilmişti.İki katır sırtında getirilen eşyalar odaya rastgele yerleştirildi. Kırma tüfek, duvara yerleştirilen ince bir ağaç dalına asıldı.Üç beş parça üst baş kıyafet, kap kacakları ve birkaç şilteden oluşan yorgan yatak, duvar dibine yerleştirildi. İki gaz lambası, bir gazocağı, şimşirden yapılma üç beş tahta kaşık, oklava ve yayık en değerli eşyalardandı onlar için.Şimdilik bir odada yaşayacaklardı.Odaların üstü ağaç dallarıyla ve çalılarla örtülmüştü, kapısı ise ince dallardan örülmüş bir çiti andırıyordu.Zaman içinde eksikleri gidereceklerdi. Kömürden kazanacakları paranın hayali gizliden gizliye Habip’i mutlandırıyordu.


...


Mevlüt GÖZDE

Antakya/2014


( Çitlembik Vadisi-gürleyikte İlk Gün başlıklı yazı Mevlüt GÖZDE tarafından 26.02.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.