Emine PİŞİREN/Edremit
Sevgimizi
ifade etmekte zorlanırız.
Çoğu
kez bin dereden su getiririz sevdamızı anlatmak için, değil mi?
Ama
Cemal Süreya kestirmeden ulaşmış sevdiğinin yüreğine.“Üşüdüysen söyle sevgilim,/ Seni bir kat daha seveyim…” diye sıcacık sarmış sarmalamış
sözcüklerle sevdiğini.
Şiir
işte böyle bir şey…Kısa yoldan ulaşır şair sevdiğinin gönlüne. Kısacası şiir
insan yüreğinin özüdür.
*
Bir
de öyküsel tadı alırız şiir yolculuğunda. Bakın Roger Caillois nasıl ulaşır
insanların yüreklerine:
“…New
York’un Brooklyn Köprüsü’nde dilenen bir kör dilenci varmış. Köprüden gelip
geçenlerden biri adamcağıza günlük gelirinin ne kadar olduğunu sormuş. Dilenci
iki dolara zar zor ulaştığını söylemiş. Yabancı bunun üzerine kör dilencinin
göğsünde taşıdığı ve sakatlığını belirten tabelayı almış, tersini çevirip
üzerine bir şeyler yazdıktan sonra dilencinin boyuna asmış ve şöyle demiş:
“Tabelaya gelirinizi arttıracak bir şeyler yazdım. Bir hafta sonra uğradığımda
sonucu söylersiniz bana”. Dediği gibi bir hafta sonra gelmiş. Kör dilenci:
“Bayım size nasıl
teşekkür etsem azdır. Şimdi günde on-on beş kadar topluyorum. Olağanüstü bir
şey. Tabelaya ne yazdınız da bu kadar sadaka vermelerini sağladınız?” demiş.
“Çok
basit, diye yanıtlamış adam, tabelanızda ‘Doğuştan kör’ yazıyordu, onun yerine
‘Bahar geliyor ama ben göremeyeceğim’ diye yazdım.”
-
Beni
hala bir mıknatıs gibi içine çeken yukarıdaki öyküyü 2012 senesinde II. Edremit
Belediyesi ve Edebiyat Galerisi Net Şiir Etkinliklerinde anlatmıştım.
Şiiri
en güzel nasıl anlatabilir insan?
Fuzuli’nin,
“…Her şey; sen olsun bu dünyada / Ve olmasın, sen olmayan
dünya da. “ dizeleriyle
acep şiirin iksirini içirsek sevgiliye tesir eder mi?
Veya,
Sabahattin
Ali’nin sevdalısına özlemini bir türkü gibi yaktığını acaba kaç şair anımsar?
“…Hey
bir zaman bakıp bakıp
Seyrine
doyamadığım!
Şimdi
gurbette bırakıp
Sesini
duyamadığım!
Evde
kapanıp kaldın mı?
Seyrana
çıkıp güldün mü?
Başkalarının
oldun mu?
‘Benimsin!’
diyemediğim! “
-
Can
Yücel gibi cesurca haykırsak gönlümüzden geçenleri:
“…“Seninle
olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin
elime değmeden, avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmem.”
Daha
etkili olmaz mı?
Veya
Ümit Yaşar Oğuzcan gibi hüzünle çağlasak sevdanın kimliğini yitirenlere:
“…Bir
gün anlarsın hayal kurmayı;
Beklemeyi,
ümit etmeyi.
Bir
kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün
vücudunu saran o korkunç geceyi.
Lanet
edersin yaşadığına…
Maziden
ne kalmışsa yırtar atarsın.
O
zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.
Seni
sevdiğimi işte o gün anlarsın…”
*
Nedense
şairler yaşatıyor, hissettiriyor bizlere aşkı da ayrılığın o buruk acısını
da…Ulaşılmaz aşkların bitiminde ihanetle yüzleşip, yüzleştiriyor adeta bizi.
Kimi zaman yüreğinin kabrine gömüyor sevdalısını…Acının en koyu rengini
sağıyor, bir ressam gibi çiziyor şair, duygularının renklerini şiir tuvaline.
Şu
an bir şairin öyküsü aklıma takıldı,yazmadan geçemeyeceğim:
“…Adamın
biri aşık olur gün gelir sevdiği onu terk eder başka bir erkekle evlenir..Adam
şaşkındır ve yüreğini şiirlerle anlatır. Zaman akıp gider, adam şair olur,
kitap albüm vs. imza günü düzenlenir. Eski sevdiği kadının yaşadığı şehirdedir
aşık…O bir zamanlar sevdiği kadın eşiyle gelmiş ona ‘merhaba, nasılsın?’ der.
Şair bir an şaşkın durur ve ‘ tanıyamadım!’ der…Kadın bunu onuruna yediremez ,
‘nasıl tanımazsın ben senin uğruna şiirler yazdığın kadınım, sayemde şair
oldun!’ der. Şair yine gönle kestirmeden gidecektir,içinde öfkenin lavları öyle
kızgındır ki, kendini zor tutar, bu kez akla koşar. Şu sözlerle yüreğe nişan
alır:
“Keramet
sende olsaydı kolundaki adamda şair olurdu!”
21
Mart Dünya Şiir gününüzü kutlarken şiir yolculuğunda Nazım Hikmet olmazsa
olmazlarımızdandır. Sizi bilmem ama ben yazımın finaline onunla ulaşacağım:
Kadın ve erkeğin sevdasının kimliğini / farkındalıklarını bize öyle net ifade
ediyor ki,
Hatta,
sevmenin utanılacak bir duygudan öte soyluluğunu kanıtlıyor şiir diliyle;
“…Tahir
olmak ta ayıp değil Zühre olmak ta
Hatta
sevda yüzünden ölmek te ayıp değil..
Seversin
dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir
ayrılmak
istersen dünyadan ama o senden ayrılacak
yani
sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani
Tahir’i Zühre sevmeseydi artık
Yahut
hiç sevmeseydi
Tahir
ne kaybederdi Tahir’liğinden
Tahir
olmak ta ayıp değil
Zühre
olmak ta
Hatta
sevda yüzünden ölmek te ayıp değil…”
*
“Üşüdüysen
söyle sevgilim,
Seni
bir kat daha seveyim…”
Cemal
Süreya gibi yüreğine sarılalım sevdiğimizin, hemde utanmadan, öylesine…
21
Mart Dünya Şiir gününüzü kutlarım.
Hep
baharı yaşasın,
Şiirle
ışısın gönlünüz…
Sevgiyle
kalın.
Emine
PİŞİREN-Edremit
21.03.2014