Sormayın kaderime bahtımın
hatırını
Naz edip hergün küsen, kaş çatan
vicdansız o.
Ne zaman nefes alsam indirip
satırını
Umutlarımı kesen, ağlatan
vicdansız o.
O, sevimsiz yaratık; iflah olmaz
ucube
Kucağına doğduğum başıma belâ
ebe
Doğumdan usanmayan; hüzün,
kedere gebe
Ağız tadımı bozan, militan,
vicdansız o.
Kara ile boyamış; Takan takmış
ardıma
Gurbete döndü gönlüm; el oldum
öz yurduma
Kaç kez yardım dilendim, bön bön
bakıp derdime
Derman olmak bir yana, dert
katan vicdansız o.
Ne varsa hüzne dair, özen ile
elerken
Tan doğmuş, güneşimin şuası
gülümserken
Yediğim darbelerin izi geçecek
derken
Kapanan yaraları kanatan
vicdansız o.
Bir zamanlar saçıma geçmezken
geniş tarak
Bilin, neden dökülmüş, neden
şimdi böyle ak
Kapı açmasam dahi, sinsice
yaklaşarak
Hücrelerime sızan aldatan vicdansız o.
Yanılıp dese dahi " sırtını
bana yasla! "
Çok geçmeden ağlatır, üzer
kederle, yasla
Önünde diz çökmek mi?
"Affet" demek mi? Asla!
Dostluğa kapıları kapatan
vicdansız o.
Hülâsa başım dertte; bildiği
tuzak, hile
Saymakla tükenmiyor verdiği
azap, çile
Bırakın bîçareyi, inanın bana
bile
Azrâili, ölümü, aratan vicdansız
o.
Sanmayın bir sevgili;
"o" denen benim "bahtım"
Zimmetli ta ezelden, mülküne, gönül tahtım
Bunca izahtan sonra, kabul edin,
bedbahtım
Eyüb'ün sabrı olsa, çatlatan
vicdansız o.
Mecit AKTÜRK