Garip bir mutluluk döngüsü yüreğimdeki
Yağmurdan önce ıslanmışlık nefeslenmesi
Duraksız, dinlencesiz, bitimsiz yol hikâyesi
Bir özlemin ormanı sanki yanan içimizdeki
O bir ateş, bir yangın alevi gövdemizdeki
Ne çok zaman geçmiş gül bakışlım;
Sürgünleri denizlere ulaştı bu aşkın inan ki.
Sonsuz bir iç ağrısı gibi, ağır aksak yürüyüş
Kimi varsıl, kimi yoksul duruşlarla düşünüş
Biz bu sevdanın mintanlarını giydik giyeli
Ne çok birbirimizi beklemiş, ne çok üşümüş
Aşkın yollarında bire, üçe, beşe, bölünmüş
Pembe düşlerin sonsuzluğuna gömülmüşüz.
Sen yangınlı yüreğini kırlara atmak istedikçe
Ben içimdeki o coşkulara aç huysuz gönlümü
Bir ömürce varlığının önüne sermek istiyorum
Biz birbirimizi ararken bu sonsuzluk ovasında
Ben aşkın dağlarını aşarak sana gelecek aşık gibi
Bu sevda ovalarında beyaz yeleli atımı arıyorum.
Bilesin ki yar; her düş sağanağı önce kendini ıslatır
Sonra kendi kabından taşarak sularını denize akıtır
Dudaklarım kuru olsa da, gövdem şefkatsiz kalsa da
Seven ömrüm sensizliğin hicran yaralarıyla avunsa da
Ben seni beklemelerin kıyı kentlerinde çok mutluyum
Ben aşka demirli gemilerin güvertelerinde umutluyum.