Ama üzerinde reçel kaynatan
teyzeleri düşünüp kıkırdayabilirdim…
Avuçlarıma yağmur
Bembeyaz düşmese de
Kahveye dönmüş çamurlu damlalarda
Kahve gözler hayal edebilirdim ışıltılı…
Şehirler kötü değildi aslında
Yaşamayı bilmiyordum çocuk…
Adım başı trafikte bir salavat okuyabilirdim
Gülümseyebilirdim Rasulü andıkça
Yan taraftaki arabada göz göze geldiğim çocuğa
Gülümseyebilirdim belki..
Sen insansın ve yaratılmışın en üstünüsün b/akışıyla
Gözlerimle konuşabilirdim…
Su birikintilerine basabilirdim
Kirlenivereydi paçalarım
Nolurdu ki…
Tarlalarda iki karış çamurla evlerine gelen çocuklar
Üstelik makinesi olmayan anneler
Dişleri sağlı sollu eksilmiş
Yüzlerindeki en derin çizgilerle
hiç esirgemeden gülerler…
ben de gülebilirdim aslında
her yer karmakarışıkken bile!
Şehirler kötü değildi aslında
Uzaktaki apartmanların güneş vuran
altın pencerelerinden bakan
altın kalpli insanlar vardı belki de
kediciklere süt veren
serçelere ekmek kırıntısı…
Babalar çocuklarına zaman ayırırdı
Ve oynardı belki de pervasızca
Uyuturlardı sonra kollarında…
Gökkuşağı görünüverirdi apartman aralarından
Renkli domino marka iplikler gibi
Nakışlar işlerdi onlarla bazı genç kızlar da
Serilmeselerde radyo üstlerine
Nostalji deyip iç geçirirlerdi
Hayal edebilmekti işte şehirlerin yaşanırlığı
Belki de denemekti! kimsenin yapmadığını…
Şehirler ki kötü değildi aslında
Yaşamayı bilmiyordum çocuk
Hastane de sıra beklerken
Derdini dinlediğim teyze
Sağlığımın şükrü içindi belki
Belki merhametimdi…
Şehirleri güzel yapardı aslında her şey
Yaşamayı bilseydim eğer çocuk
Ve kocaman camilere sırtını dayamış
Dedeler dedemi hatırlatırdı
Ve cami kokusunu
Çocukluğumu verirdi sonra yeniden…
Şimdi öğreniyorum galiba çocuk
Şehirler ve ben
Öğreniyorum yaşamayı
Kapı önlerini teyzeler sulamasa da
Site güvenlikçisi ile sohbet eden çocuklar vardı..
Olmasa da kırları
fıskiye ile sulanan çimleri …
Varsın öyle olsun
Varsın öyle
Yeterki susmasın çocuklar
Yeterki çocuklar küsmesin şehirlere!
…
Nilüfer aktaş zontul