Sabah ezanı okunmadan uyanmak Rıza Efendinin çocukluğundan kalma alışkanlığıydı diğer pek çok vazgeçilmezine ek olarak. Tek bir gün dahi aksatmamıştı düzenini.

 

Besmele çekip doğruldu yatağında. İnanılmaz sızlıyordu bacağı yine. Ne zaman ki fazla yorulsa bu ağrı ile uyanırdı güne.

 

Ayaklarını yere uzatıp usulca giydi terliklerini ve aksayan ayağının can yakan acısıyla mutfağa yöneldi. Normalde bir bacağı diğerinden oldukça kısaydı. Dert etmezdi asla. Durumunu öylesine kanıksamıştı ki…

 

Ya çocukluk yıllarında böyle miydi? Hele ki ilkokula yeni başladığında az uğraşmazlardı arkadaşları onunla. Sürekli taklidini yaparlar ve acımasızca aşağılarlardı. Acımasızlık ta çocukluğundan mirastı ona. Bu yüzden okumayı iyi kötü söktükten sonra allem etmiş kalem etmiş yarım bırakmıştı eğitimini. Oysa ne ümitleri vardı geleceğe dair…

 

Varsa yoksa üç dört santimlik bir fark vardı iki bacağı arasında. Ama çok şeye mal olmuştu ömrü boyunca. Ne okulunu tamamlayabilmiş ne de askerliğini yapabilmişti. Üstüne üstük ilk gençlik yıllarında âşık olduğu kız tarafından iteklenmiş bir darbe de yüreğine almıştı.

 

Bilirdi insanların ne denli acımasız olduğunu hem de çok iyi bilirdi.

 

Meslek sahibi olmasında babası çok zorlamıştı Rıza Efendiyi. Allah’tan eli yatkındı da ufacık yaşında terzilik mesleğini almıştı eline. Dünyayı unuturdu dikiş dikerken. Âşıktı mesleğine. Kadın terzisiydi Rıza Efendi. Halis munis bir adamdı ama bu da demek değildi ki içinde fırtınalar kopmuyor. Ama biliyordu artık insanların onu nasıl tasavvur ettiğini. Kusur bile addedilemeyecek kadar basit ve doğuştan gelen bu ufacık fiziki yetersizlik çok şeye mal olmuştu ama bir kez daha yüreğinin sesini bastıramamıştı.

 

İyi bir terzi olduğu için ünü nam salmıştı. Mahallenin hatırı sayılır ailelerinden o kadar çok müşterisi vardı ki.

 

Hep gözleri yerdeydi insanlarla konuşurken. Bu tavrı ne bir kompleks idi ne de yetersizlik. Zira bir o kadar mahcup ve mütevazı bir kişiliği vardı diğer insanlara nazaran.

 

Kadın müşterilerinin ölçüsünü alırken öylesine uzak dururdu ki elleri mezurasından tereyağından kıl çeker gibi ölçüyü bir çırpıda alır ve göz açıp kapayana kadar tek bir provaya dahi ihtiyaç duymadan teslim ederdi elindeki işi.

 

Yeminliydi Rıza Efendi, ne evlenirdi ne de yüreğini kaptırdı artık. Ta ki Vasfi beyin kızı Necla dükkânına gelene değin…

 

Ailesinin göz-bebeği güzeller güzeli Necla ve yeminini bozmuştu Rıza Efendi Necla’yı ilk gördüğü an itibariyle. Uzun simsiyah saçları ve ela gözleri ile aklını başından almıştı adamın. Su gibiydi Necla, narin, alımlı ve en az Rıza Efendi kadar mütevazı.

 

Diğer yandan Necla da ilgisiz kalamamıştı adama karşı.

 

Her şeyi göze aldı iki genç. Hele ki Necla ne annesini tanıdı ne de babasını evlenmeye karşı çıktıklarında. Her şeyden ve herkesten vazgeçmişti onunla evlenmek adına. İkisi de gözlerini öylesine karatmıştı ki bu aşk neticesi…

 

İki kişilik mutlu mesut bir yuva kurdular her ne kadar ailesi Necla’ya rest çekmiş olsa da. Öylesine mutlulardı ki dünyalarında. Her şeyden ve herkesten uzak, tüm kırılganlıklarını geride bırakmış…

 

Hele ki bir bebeklerinin olacağını öğrendiklerinde mutlulukları kat ve kat arttı. Ne var ki hamileliğinin ilerleyen aylarında gelişen bir komplikasyon sonucu Necla kaybetti bebeğini…

 

Tüm bunları düşünürken gözlerinden akan yaşa engel olamadı Rıza Efendi. Kolay kolay ağlamazdı oysa ta ki Necla onu terk edip gidene kadar.

 

 

Devam edecek…

( Aşkın Gücü...1. Bölüm... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 28.06.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu