Şehitlerimiz!

Benim büyük dedeme ait bir anım var.Savaş çıkmış, dedem 'Haydi askere!' diye yedeğine atlarını, kardeşini alarak savaşa ve vatanı korumaya gitmiş.

Vatanı savunmaya gitmiş, hazırlık içinde iken eşine ve annesine şöyle demiş:

Babamın hacıdan getirdiği kefenimizi koy anam bohçamıza, bugün onu giyme zamanı işte.

Vatan elden gidiyor diyerek atlarına binip yola koyulmuşlar, ben bunu büyük annemden dinlemiştim.
Sanmıştım ki o zaman masal ya da hikaye.
O dönemde hacca gidenler elbise getirirlermiş, yani anladığım kadarı ile entari ve zemzem suyuna batırılmış... Hazırda tutarlarmış.
Savaş çıktığında gaz yağı varmış;
tenekelerde, ambarlarda, buğdaylar, unlar... Büyük babam eşine şöyle demiş:

Önce orduya erzak sonra bize.

Bugün yükleyelim de komutana ulaştıralım, kaç tane çarık dike bilirsen, gelinleri kızları topla ve hazır edin sabaha kadar, demiş.

Beyaz uzun içlikler dikilmiş sabaha kadar. Çuvallar dolusu çarık ve çamaşır, ambarlarda kilerde ne varsa...Sığırlar kesilmiş,etleri kavurma yapmışlar ve arabalarla yola çıkmışlar. Günlerce nerede oldukları belli değil, giderken şunları demiş anasına ve eşine:

Ordu neredeyse nerede ihtiyaç varsa, biz oraya gidiyoruz.Buranın ve çoluk çocukların, namusunuzun bekçisi sizsiniz, bizde vatını korumaya ve savunmaya gidiyoruz. Bir avuç toprağı almak isteyene.Koca deryada boğmaya gidiyoruz.

Sonra helallık almışlar çıkmışlar yola derdi, büyük annem. Aylar yıllar çoluk çocuk yiyecek tükendi.
Gaz yok, haber yok, havada uçan kuşlar yoğun bir şekilde uçuyorlarsa günü ona göre belirlerdim, o tarafta çatışma var silah sesinden ürkmüşler der, yakınlık ve uzak mesafeleri kendimce belirlemeye çalışırdım. Sarikamış nere ki, derdim ta Sarıkamış kim bilir kaç ayda kaç yılda gidilir, nere ki derdim. Çoluk çocuk sorunca da iple ölçerek 'Tam bu kadar mesafedeler!' derdim, 'Düşmanla savaşıyorlar!' derdim.

Günlerden bir gün hava çok karanlık ve soğuk sobaya birkaç tezek ya da odun atayım diye dışarı çıktığımda, atlıların gürültüyle uzaklaştığını gördüm. Peşlerinden bir zaman koştum ama ne ben onlara ulaşabildim, ne de onlar beni duydu. İçeri girdiğimde kayın validem odun mu ekip biçtin gelin dedi, ana atlılar gördüm haber var mı ki demeye koştum dedim..Gülümsedi ve şunu dedi bana diyor:

O gördüğün atlılar Melik Gazi Hazretleri ve diğer şehitler, yakındır savaşın bitmesi yakındır.

İiki gün sonra gece çok karanlık, ev soğuk, hepimiz perişanız ne giden geri geliyor, ne haber ne mektup ne de huzur var.

Yatsı namazına durduk anamla, diyor ve evin içi öyle bir aydınlandı ki yem yeşil bir ışık göründü, hepimizi sanki okşuyor ve omuzlarımıza konuyor, uyuyan çocuklara gidiyor. Her yer aydınlandı, anam hemen selam verdi ' Hangisi acaba yavrumun biri şehit düştü!' der demez, ben feryat ettim, 'Sus!' dedi eli ile ağzımı kapattı.
Neden gittiler vatanı korumak için, can feda olsun vatana, dedi, otur, dedi. Şefaat dile, şefaatine nail eylesin bizi, diye dua etti diyor.

Bu şekilde bir hafta sürdü, o ışıkla yaşadık. Sonra görünmez oldu, ben tarih bilmem ki diyor ve bundan birkaç gün sonra kayın validem öldü.
Sonra birileri gelmeye başladı ve savaş bitti dediler. Bizden giden iki kardeşten hiç haber yok, bir gün bir adam çıka geldi ve bize olan biteni anlattı. O bize ışığın geldiği ve atlıları gördüğüm zamana rastlıyor sanırım, gece nöbetteyken bana şunu dedi, arkadaşım: Sen benim yerimi biraz kolla, demin biraz uyukladım sanki sıra bende, demiş, gök yüzü açılmış ben bir ışık gördüm, zamanıdır ben bir abdest alayım şunu da giyeyim, bu benim kefenim. Kabe'den gelmiş giyeceği, bununla gömün demiş ve abdest alıp gelmiş.

Çok kısa zamanda vızıldayarak gelen şarapnel parçaladı, ben yaralıydım, diğer kardeşten haber yok. O başka bir cephede, yıllar sonra o da aynı şekilde şehit olmuş, ama o daha önce öldüğü için, 'Olsun kardeşim benim adıma da savaşır, gözüm arkada değil, vatan kurtulacak.' son sözü buymuş.

İşte benim büyük annemden dinlediğim hikaye bu. Yıllarca bunları kendime hayal arkadaşı ettim, tekrarladım unutmayayım diye.

Bugün bunu sizinle paylaşmak istedim...



Burada yazdıklarım gerçek. Bire bir büyük annemden ben çok ufakken dinlediğim ve aklımda yer edenler. Bu ülke nasıl kazanılmış şimdi neler oluyor nasıl korunuyor neden parçalanmak isteniyor. Hepimiz bu vatanın evlatlarıyız onca kanın bedeli bu mu olmalıydı ? Onca şehit kanı döküldü bedeli bu mu olmalıydı ?


Gurbet Meleği
( Ben Şehit Torunuyum başlıklı yazı Gurbet M tarafından 25.10.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu