"Nasılsın?" diye sordum.
"Sensizim." dedi sustum.
Bu
nasıl bir yalnızlıktır ki bir hava olayı gibi gelip sarmış dört yanımı.
"Ben de sensizim." dedim.
Karanlığın
en koyusundayım.
Çayın
en demindeyim.
Kalbin
tam ortasındayım.
"Daha sayayım mı?" dedim.
"Yok!" dedi.
Daha
iyi sustum.
"Ne yaptın bensiz?" diye sordum.
"Seni düşündüm hep!" dedi.
"İşçiyim ben." dedim "Bu kadar
ağır bir yükü taşıyorum yani seni!"
Sanki
dünyaları yüklenmişim.
Bu aşk bu kadar mı ağır olur?
Bu
kalp bu kadar mı hamal olur sana!
"Taşıyayım mı seni bir ömür
boyu?" dedim.
"Yanındayım." dedi "elimi tut
yeter!"
Daha
bir sevdim.
"Özledin mi beni?" diye sordum.
"Evet, hem de nasıl?" dedi.
Bir ceylanın suya olan kavrulmuşluğu gibi özledim
seni. Timsahlarla dolu göle inip su içer ya, öylesine!
Bir
serçenin darıya olan açlığı gibi özledim seni. Dalından uçup yere iner ya,
öylesine!
Özlemin
sanki okyanus ve düşün ki yüreğim de o okyanusa susuz!
Durup
durup seni özlüyorum.
"Önemli bir şey değil!" diyor beni görenler.
"Öldürmez ama böyle süründürür işte!" diyorum.
"Nasılsın?" diye sordum.
"Sensiz beterim." dedi sustum.
Yeter
demek istedim bu hicrana.
Gel
demek istedim o afeti cana.
Kal
demek istedim o heyecana.
Dur
demek istedim kaçana.
Ama
dediklerimin hiçbiri olmadı.
"Mutlu musun?" diye sordum.
"Dalganı geç!" dedi.
Sen
varsan dünyanın en güzel ve mutlu insanı ben olmaz mıyım?
Sen
yoksan dünyanın en çirkin ve mutsuz insanı da ben olurum.
"Ol!" dedim ona.
Bir
ömür boyu gül!
Çekilir
gözlerine en sonunda o beyaz tül!
"Seviyor musun?" diye sordum.
"Hem de nasıl?" dedi.
Bir
hamilenin aşerip yiyip içmesi gibi
seviyorum seni.
Bir
hastanın doktorunu sevmesi gibi...
Günebakanın
güneşi sevmesi...
Sevmek
ilk işim ve bu işin ilk sahibi de sensin.
İster
at beni gideyim.
İster
sat beni...
İster
ömrüne kat....
"Nasılsın?" diye sordum.
"Sensizlikten başka iyilik, güzellik
ve de sağlık!" dedi.
"Daha n'olsun!" dedim. "Gözün
değil gönlün doysun."
Sustu.
Ben
de sustum.