"Ne
güzel dönüyor çemberim;
Hiç
bitmese horoz şekerim!" ne güzeldir hayallerim hiç bitmesin gazetecilik
hallerim demek istiyorum.
Umudu sırtına yük yapmasına rağmen
bitmeyen bir bekleyiştir gazetecilik. Şimdi arkanıza yaslanın ve kendinize bir
fincan kahvelik zaman ayırın.
Yaşı dolmasına rağmen emekliliğini istemeyen
usta isimler neden hala 'Gazeteci' olmaya, mesleklerini yaşatmaya devam ediyor?
Bu sorunun cevabı, benimde hayalden çıkarıp hedef haline getirdiğim meslek
aşkımın perde arkasında saklı.
Gazeteci
olmak, yağmurlu havada kamerana şemsiye tutmaktır. Gazeteci olmak, sınır ötesi
operasyonlarında anne ve babasını kaybeden miniklere bedenini siper etmektir.
Hayatından çaldığın dakikaları hakikat uğruna harcamaktır. Bankası yoktur bu
mesleğin; biriktirdiğin dakikalar sana yatırım olarak geri dönmez. Bazen
ailenden vazgeçersin, bazen şehrinden... Bazen sevdiğinden vazgeçersin, bazen
kendinden… Virüs gibidir gazetecilik; başladın mı bir kere bu mesleğe, ucu
görünmeyen yolculuğun kaptanı konumuna geçersin. Ve hayatının her anına
bulaşır.
Düne ve bugüne sığmayan Uğur
CEBECİ’NİN söylediği gibi; polis muhabiri olursun, katiller, suçlular ve
kaçakçılar sevmez seni. İstihbaratta yer alırsın, kravatlı mafya bırakmaz
peşini. Savaş muhabirliği yaparsın, aile kavramın yok olur. Gecen gündüzüne
yoldaş ararken yelkovan akreple barış masasına dahi oturmaz. Yıllarını bozuk
para gibi harcadığını anladığın an, ruhani şerbetin tadına bakmış olursun.
Televizyon muhabirliği yaparsın kameranı gören kaçar. Marslı olsan daha az ilgi
çekersin! Gazetede yazarsın, köşe yazıların yayın politikasına uymuyor
iddiasıyla ertesi gün kariyerinle birlikte kapı önüne konulursun.
Aşk gerek gazeteci olmak için. Özveri
gerek, sabır gerek, tahammül gerek. Şehit haberine çıkarsın, biber gazı
iliklerine değin tavaf ederken seni, deklanşöre basmanın çaresini ararsın.
Savaş anını canlı aktarırken fiziki kilona artı 10 kilo daha eklersin: Kask,
çelik yelek ve bariyerlerin evin kadar sıcak olmasını beklemezsin. Çünkü kalbin
insanları haberdar etmek için çarparken, dünyevi olgular da sende artık
ütopyalık bir hal alır. Bu kadar sıkıntıyla uğraşırken bir de meslek
arkadaşlarının mobingine maruz kalırsın. İşini iyi yaptığını iddia edenler,
kendini bu yola baş koymuş insanları ezmeye çalışır. Sonuç hüsran olsa dahi
yıkılmak yok. Çünkü gazetecilik aşktır. On yerden kovulursun on birinci yer ararsın.
İşyeri sayın elliyi geçse dahi pes etme duygun harekete geçmez. Gazeteci
dediğin güçlü doğar, onurlu yaşar ve en önemlisi haysiyetiyle ölür.
Tek bir kare fotoğraf çekmek uğruna
hayatını kaybeden Sabah Gazetesi Foto Muhabiri Erkan KOYUNCU’NUN sıkıştığı
demir kapılar senin demirden kalkanın olur. Babanın; ‘Kızım gazeteci olmak
böyle bir şey. Bugün kapıda sıkışırsın, bir gün duvardan atlarken hayatın
kayar!’ cümlesini yok sayarsın. ‘O demir kapılar kadar demirden yürekler var.
Türkiye, masal tadında ölümleri hak etmiyor. Asıl bunu duyurabilmek için
gazeteci olmalıyım.’ der ve yoluna devam edersin. Agos Gazetesi Genel Yayın
Yönetmeni Hrant DİNK’İN öldürülmesi yine telaşlandırır ailenizi. Bu kez de
mikrofon annenizdedir. ‘Gel kızım vazgeç, gazeteci olmak çok tehlikeli. Sen
öğretmen olmaya bak.’ der. Bu cümle anne olmanın verdiği şefkatle haklı gibi
görünse de gazeteci olma ruhunu tatmayan biri için çok klişedir. ‘Hepimiz en
nihayetinde öleceğiz. Ama ben yapılanları aktarmadan, söylenmeyenleri söylemeden,
yanlışlıkları düzeltmeden önce ölmeyeceğim.’ der ve yola devam edersin yine.
Bu yazı gibi bir solukta başlar her
şey. Gazetecilik tohumu içinizde yeşermeye başladı mı, çınar olmadan size rahat
uyku yoktur artık. Ben altıncı sınıfta karar verdim gazeteci olmaya. Ve o
kararın gerçekleşmesi için peşinden deli gibi koşuyorum bugün. Çantamdan
kameram, fotoğraf makinem, not defterim, tatlı sohbetlerim, laptopum hiç eksik
olmasın! Ben ruhumu çağıran ışığa çevirdim rotayı. Emek hırsızlarıyla mücadele
için, yapılan yolsuzlukları bu yaşta anladığım için, ülkemi ve insanlarını
sevdiğim için, aileme helal para kazanıyorum demek için, depremzedelerle
kucaklaşmak, selzedelere kanat germek için, halkımı doğru bilgilendirmek için,
Türk insanını çağdaş bir seviyeye getirmek için, Türkiye’yi basın alanında
ileriye taşımak için gazeteci olmak istiyorum. Hayalin hedeften ayrıldığı
yerdeyim. Gün gelecek sözcüklerim başkalarına ilham verecek. Gün gelecek
konuşmalarım kitleleri hareketlendirecek. Mütevazı bir çerçevede, mütevazı bir
toplumla, mütevazı bir meslek anlayışıyla yoluma devam ediyorum. Bariyerler
geçmek için var biliyorum. Yolun sonunda meşaleyi yakmak varsa bu uğurda
çekilen çile bugün doyasıya benliğimi okşasın!
Kahveniz bitti sanırım. İşte gazeteci
olmakta böyle bir şey, haz verir insana ve insanı monotonlaştırmaz. Zaman alır
ama duyarsızlaştırmaz. Gazeteciliğim; içilen kahve tadında mükemmel ve her
alanda ödül kazandıracak kadar akışkan olsun. ‘Yazıyor, yazıyor’
çığırtkanlığıyla başlayan bir serüveninin elamanı olmam dileğiyle…