Dünya Küçüktür derler ya hani. Sahiden de öyleymiş.
Kayseri Programından sonra sahnede okuduğum şiirden ve Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonuna teşrif eden konuklara hediye ettiğimiz “Altın Tespih” isimli kitabımdan dolayı tebrik ve teşekkürler almak beni çok mutlu etti.
İçlerinden birisi fotoğraf çekimlerinden sonra “Ben de size bir kitabımı hediye etmek istiyorum,” diyerek uzattı. Sağ olsun, özenle imzalamıştı. Kitabı elime alıp yazar ismini görünce heyecanla yeniden yüzüne baktım;
“Aaaa... Ben sizi tanıyorum dedim,” Bir yazarın en çok duymak istediği cümlelerden birini sarf etmiştim, şaşkınlıkla gülümsedi ve nerden tanıdığımı sordu;
“On beş yıl kadar önce Binbir Cuma İsminde bir kitabınızı sizden almıştım. İsminizden tanıdım,” deyince muhabbetimiz koyulaştı. Yeni kitabını en kısa zamanda okuyacağıma söz verdim, kitap fuarlarının dönüşü gerçekten çok güzel oluyor; yeni yeni kitaplarınız, yeni yeni dünyalarınız sizinle geliyor.
Velhasıl… Uzatmayım. Yazar ALİ ASLIM’ın son eseri ile ilgili görüşlerimi sizlerle de paylaşmak istedim.
Yazarımız Ali Aslım’ın biyografisine göz atalım önce; 1944 yılında Kayseri’de doğan Ali Aslım, makine mühendisidir. Eğitim alanında, şeflik ve idarecilik görevlerinde de bulunmuştur. Okumayı, araştırıp gerçekçi, toplumcu ve özgün yazmayı sever. Birçok öykü yarışmalarında dereceleri vardır. Binbir Cuma, İmar Müdürü, Bakan ve Kraliçe, Paşa Olacaktı kurşuna Dizdiler, isimli öykü kitapları ve Moskof Zorbaları adıyla yayınlanan tiyatro eseri vardır. Bir Zamanlar Kayseri 1-2 ve Hacı Kasım Adı Kaldı Dillerde kitaplarında; geçmişe özlem, başarı öyküleri ve folklor yazılmıştır.
Biyografiyi birkaç paragraf kısalttım ki okuduğum kitabından daha çok bahsedebileyim sizlere.
Son eseri olan “Paşa Olacaktı Kurşuna Dizdiler” kitap kapağını epeyce inceledim. Hem okur hem yazar gözüyle. Kapakta göğsünden vurulan bir askerin yere yıkılmak üzere olduğu bir resmi, arkada ormanı andıran çam ağaçları var. Kapak Hasan Gürpınar tarafından hazırlanmış. Bu isme bu kapak elbette uygun düşmüş fakat keşke kitabın ismi üzerinde biraz daha düşünülseydi dedim içimden. Aslında çok düşünüldüğünde de böyle isimler konulabiliyor. Hani bazen ne giyeceğinize karar veremez de en son bunalır ne bulduysanız giyer çıkarsınız ya. İşte onu anımsadım. Niçin böyle düşündüğümü sorarsanız, kırk iki öyküden birçoğu diyemesem de bir ikisi kitap ismi olacak kadar etkileyici ve ilgi çekiciydi. Diğer öykü isimleri de bana çok farklı geldi. Örtülü Ödenek, Müzisyenler ve Vali, Kralın Akrabası, Astsubayın Evlenmesi gibi ilginç başlıklar da var; Muska, ihtiyar, iki yolcu, Hamdi Pehlivan gibi öyküye uygun isimlerde… Elbette yazarın seçimi bu, tarzı bu. Biz karışamayız. Kitap kapağı uygun isimle daha canlı hale gelebilirdi.
Kapağın ve kâğıdın kalitesi, basımı, mizanpajı, punto büyüklüğü çok iyi olan bu kitabın içindeki öyküler nasıl derseniz…
Öyküler çok iyi. Kalem çok güçlü… Cümleler üzerinde çalışılarak sıralanmış, akış hiç sekmeden devam ediyor. Çoğunluğu kısa, anlaşılır cümleler okuru yormuyor. Akşam yorgunluğunu alacak türde öykülerle bezenmiş.
Kısa öyküleri ise oldukça kısa. Fıkra boyutunda olanları da mevcut. Diğerleri tam kıvamında. Bir yazarı yakından tanımak için kitabını okumanız gerekiyor ya hani, ben yazar Ali Aslım’ın İhtiyar hikâyesini okuduğumda içki ve sigaraya karşı olduğunu, ismini veremeyeceğim diğer öykülerinde ise; Allah’a olan kuvvetli inancını, haksızlığa tahammülü olmayışını, çalışmak ve dürüstlüğün önemini vb. konuların sosyal ve psikolojik boyutlarını açık açık anladım. Mesleki bilgilerine de öykülerinde zaman zaman yer veren yazarımız, bazılarında yaşam koşullarına dokundurmayı, hiciv yapmayı, bazı hikâyelerinde de okuru şaşırtmayı da ihmal etmemiş.
Yarışmalarda derece aldığı öykülerden de kitapta vardı ve onlar da bir solukta okunuyordu. Kahraman Amele Hikâyesini Kayseri’yi anlattığından dolayı daha çok benimsedim. Hikâyenin girişinde anlattığı bölümden birkaç satırı sizlerle paylaşsam Ali Hocam bana kızmaz herhalde;
“Etrafı dağ ve tepelerle çevrili olan Kayseri ovasının yukarılarında hava daha iyidir. Şehrin uzağındaki ve tepelerindeki bağa göçmek temiz hava, yemyeşil tabiat, berrak su ve dolayısıyla sağlık, afiyet ve güzelliktir. Cennet misali yerlerdir.
Onun için Kayseri’de derler ki;
Dükkân komşusu haset komşusu,
Ev komşusu hacet komşusu,
Bağ komşusu cennet komşusu.”
Bu hikâye uzun olanlardan biri… fakat -İnsan hayatının ne kadar ucuz olduğunu hatırlatan- kısa bir öyküsünü sizlerle paylaşmak isterim;
Kelepir Vatandaş
Ülkenin en işlek karayollarında koca tır takla atarak devrildi. Sürücü altında kaldı. Kabinde sıkıştı.
-İmdat, imdat kurtarın beni diye bağırdı, bağırdı.
Devletin; valisi, belediye başkanı, kaymakamı, emniyet müdürü, savcısı, jandarması hep geldiler, cankurtaran da geldi Vatandaş kalabalığı da vardı.
Devlet bir vinci getiremedi. Şoför dakikalarca ölüme adım adım yaklaştı.
Kabin çok ağırdı. Onca adam uğraştılar, kaldıramadılar. Beklediler beklediler, vinç yoktu.
-Ölüyorum, çoluk çocuğuma yazık olacak! Feryatları yürekleri dağladı.
İki saat sonra vinç gelebildi.
El- Fatiha!
Ceset çıkarıldı. Kelepir Vatandaş ölüp gitti.
Kısacası Ali Aslım’ın “PAŞA OLACAKTI KURŞUNA DİZDİLER” isimli eseri öykü severler için farklı konular farklı bir tarz açısından okunası bir kitap… Ben iki günde bitirdim. Dünya Küçüktür derler ya hani. Sahiden de öyleymiş dostlar... Bundan kaç yıl sonra nerede karşılaşırız, nasip olur mu yeniden bilmem ama ben okurun az olduğu, yazarın çok olduğu bu yıllarda pes etmeden yazmaya, üretmeye devam eden, emekli maaşından artırmaya uğraşarak kitap bastıran yazarımızı edebiyat aşkından dolayı tebrik ediyor, kendisine başarılarının daim olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. İnşallah tanıdığı her bireye doğru yaşamayı hem davranışlarıyla hem de yazılarıyla öğretmeye çaba sarf eden bu kıymetli şahsın kıymeti bir an evvel anlaşılır ve hak ettiği yere gelir.