Sene dokuz yüz on dört, birinci
cihan harbi,
Ateş, duman, kan, ölüm, kaplamış bütün garbı.
Almanla ittifaka girince Enver Paşa,
Yorgun ordu… Bir anda düşüverdi telaşa.
Arabistan çölünün sıcağından gelenler,
Sarıkamış dağında buz tuttu yanık tenler.
Soğanlı, Altınbulak, her yanı karla kaplı
Bir dağ ki yolları dik,
aşılmaz, handikaplı
Cinis
köyü girişi, köy halkı yola konmuş,
Çoluk
çocuk, yaşlılar ölmüş bedenler donmuş.
İnsanoğlu imanla yürür beyaz
ölüme
Gökten kızıl kan damlar on yedilik gülüme
Enver Paşa emriyle yüründü ağır ağır,
Tipiye karşı durur vatan aşkıyla bağır.
Allahuekber dağı, tekbir sesiyle inler,
İnanç ile yükselir her dua da âminler.
Çorapsız
yırtık botta parmakları morarmış,
Yolunu kaybedenler
rüzgârlara sorarmış.
Dört tarafı kar boran beyaz örtülü dağın,
Yolu kaybetmiş ordu, askerler darmadağın
Bir yanda yoksulluğa karşı isyandır niyet,
Bir yanda Hakk’a karşı koşulsuz teslimiyet.
Dağlarda yüz bin asker bin bir nedenle zorda,
Doksan bin şehit yatar donmuş bedenle karda.
Bir ordu düşünün ki hiç sipere yatmamış,
Bir şehit düşünün ki tek bir mermi atmamış,
Don tutmuş saçla sakal, kaşlar zaferin oku.
Ölüm düşen gözlere asla değmemiş korku.
Düşmandan daha düşman soğuğun hırçın yüzü,
Uykusuz nöbetlerde şehitlik bekler özü,
Coşari der şehidim! Bizimdir Sarıkamış;
Unutma, asla bitmez şehitlik için yarış
İbrahim COŞAR