Vakit tamamsa başlayalım dedi bir ses. Belli ki yetkili birisi bunu söyleyen. Derinden, vurgulu ve hitabete bakılırsa emir demiri yine kesecek.
Kafasını yastığa koydu ve her gece olduğu gibi sohbet başladı. Muhasebe gibiydi esasen. Geçmiş belli ki geçmemişti ve keşkeler varını yoğunu ortaya koyup saldırıyordu. Zamanı geri almak ister misin dedi adam. Bizimki canhıraş atladı hemen isterim diye. Zaten sesini çıkarmasa bile istediği anlaşılacaktı. Her keşkenin zamanda bir yolculuk olduğunu bilmem kaç gece anlatmıştı adam bizimkine ama değişenlerin sayısı değişmeyenlerce bu gecede hırpalanıyordu. Anlamaması ya da anlamak istememesi hastalıklı bir ruh haline dalalet olabilirdi ancak bizimkinin derdi hastalığıyla yüzleşmek değil hastalığın çözümünü bilmemekti. Artık gecenin konusu genelden özele doğru kayıyordu. İtiraflar ardı ardına geliyor, adam bizimkinin biraz daha üzerine oynuyor ve acıtıp kanatmak istiyordu belli ki. Ancak anlamasa,anlamak istemese bile alışılmışlık vardı ve adam ne yaparsa yapsın bunun ötesine geçemeyecekti. Eski bir dosttan açıldı bahis. Severdin bilirim dedi adam ama kırmak sana yakıştı mı hiç? Dağılanı toplamak varken ne diye kırdın ki o yağız delikanlıyı? Hadi bir hatadır ettin de sonra niye hatayı hatayla örtebilirim sandın? Bizimki suskun çünkü sorular cevabını bildiği ancak itiraf edemediği cinstendi. Vicdanı sızlıyordu. Bütün bunları yapmak yerine konuşup haklıya hakkını verseydi kaba etine batan bir iğnenin acısı kadar bile sızlamayacaktı vicdanı. Biliyordu ama yapmadı. Çünkü gururu elbet yine en önde kasıla kasıla buralarda efendinin kim olduğunu göstermekle meşguldü. Adam bu defa eski sevdasından vurmak istedi ama dur dedi bizimki. Dur,onun adını ağzına alma. Gri şehrin ela gözlüsüne kıyamazdı. Ama o seni çok üzdü dedi adam ama diretiyordu susması için bizimki. Sevdasını konuşmak istememek değildi bu. Sadece birisinini iyi bilip,iyi hatırlamak istediği kıymetlisinin yaptığı kötülükleri söylemesini istemiyordu. O hep iyi kalsın burada dedi sağ elini göğsünün soluna koyarak. Kalsın ki umudumuzu yitirmeyelim. Adam afallamıştı. Mantığını hep önüne koyup onun izini yol bilen birisiydi. Şimdi umut falanda nereden çıkmıştı. Neyse ki bizimkisi durumu toparlamak için bir solukta ayağa kalktı. Sigara paketini ve kibritini alıp balkona çıkacakken her gece olduğu gibi kibriti gören adam bizimkine çakmak alalım sana deyiverdi. Bizimki biliyordu elbet çakmak daha rahattır ama severdi işte geri şehrin ela gözlüsü kibritin kokusunu, onun emanetiydi bu koku. Olmaz dedi kesin bir ifadeyle her gece dediği gibi.
Saat epey geç olmuştu. Sigara kafa dağıtır bilenler bilir. Bakmayın siz üzerindeki resimlere karalama yazılara falan. Bir sigara yaktı,adam voltasını ağır ağır alsın diye. Kafasının içindeki uğultu gidivermişti dumanı içine çeker çekmez. Bu geceki sorgu sual bitmişti şükür. Sigarayı balkondan aşağı sallayıp içeri daldı. Bilgisayarın ekranından gelen ışık odayı aydınlatıyordu. Her gece yaptığı gibi yazısını son bir kez okudu ve altına kısacık bir not düştü:
İçerisi çok karanlık yüzünü seçemiyorum adam