Yolların bir başka dağların başka
Her zerren bir zümrüt olsaydı keşke
Moni sende düştü amansız aşka
Çilen bile kulda haz Kastamonum
Nursi baba senden aldı hızını
Aşık Veysel sende çaldı sazını
Derviş Musa yuttu mertlik tozunu
Sürdü toprağına yüz Kastamonum
Açtın yüreğini mazlum kullara
Gülücük dağıttın çöl bozkırlara
Aldırmadın yurt için akan kanlara
Hep yarana bastın tuz Kastamonum
Pirincinle sofralara aş oldun
Yunus murebiyle kalbe diş oldun
Şeyh şabanla velilere baş oldun
Hakikat yolunda toz Kastamonum
Kağnın bile senin yollarda kalmaz
Şerife bacımı anmasam olmaz
Anarsam ağlarım göz yaşım durmaz
Ona da selam söyle tez Kastamonum
Bir evladın gitse hasta olursun
Çağlayıp kendini yasta bulursun
Aşığın dilinde beste olursun
Seni çalar dertli saz Kastamonum
Yayla soğuk sütün kaymağı tutmaz
Çatal Ilgaz dağı dumanın kalkmaz
Nasrullahın kula sevdası bitmez
Kalen gökyüzüne poz Kastamonum
Sende neşe bulur oynar köçekçi
Her yer alın teri, her yer emekçi
Çobanoğlu, Candaroğlu, Sepetçi
Yetmez geçmişine söz Kastamonum
Koca konak göz kırpıyor insana
Namın büyük sığmıyorsun destana
Sılada ki gurbette ki dostlara
Yürekten bir selam sal Kastamonum
Her canlı sinene doğuştan aşık
Kartala yuvasın çocuğa beşik
Çiftcim can veririse gözleri açık
Yurduna bir mezar kaz Kastamonum
Taşına “çilekeş” yaz Kastamonum.
Ahmet Çif