Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-35
...
Genç Adam “Aslında güzel bir
soru… Her aile de olduğu gibi anne ile babam arasında düşünce ve eylem
farklılıkları elbette vardır. Ama babam daha anlayışlı olduğundan meseleleri
büyütmez. Mutlak çözüm yoluna gider. Mutlu sayılır… En azından kendini mutsuz
hissetmez…”
Genç adamın daha ömrünün
baharında ve bir çılgın cesaretinin olduğunu gören Hitomi Hanım “Gördüğüm
kadarıyla Japoncayı çözmüşsünüz. Japonya kültür olarak çok farklı…
Alışabildiniz mi?” diye sorarak merakını gidermeye çalışıyordu.
Hitomi Hanım diğer yandan
kızı Yumi’ye dönerek; “Kızım bizlere sake ikram etmeyecek misin?” dedi ve Yumi
kalkmak üzereyken Genç Adam söze girdi.
“Sake her ne kadar pirinç ve
tahıl unundan yapılsa da, Sake’de beşte bir oranında da olsa alkol vardır.
İnançlarım gereği alkollü olan hiçbir şeyi içmiyorum. Hatta sıhhatim gereği,
gazlı içecekleri de, buna cola ve benzerleri de dâhil hiçbirini içmiyorum… Ama
siz içip içmemekte serbestsiniz…” dedi ve Yumi kalkıp kalkmamakta kararsız
kaldığından, oturduğu yerde kalmaya devam etti.
Hitomi Hanım “Ama sake
alkollü bir içecek sayılmaz ki…” dedi. Genç Adam “İnsana keyif vererek aklı
gideren her şeyden uzak kalmayı bana dinim emrediyor. Ben de bu emre itaat
edip, rahat ediyorum…” dedi.
Hitomi Hanım “Bu güne kadar
hiçbir alkollü içecek içmediniz mi?” diye sordu merakla… Genç Adam “Hayır
içmedim,” dedi. “Hayatımıza nereden ve nasıl girdiğini bilmediğim cola’yı ilk
yıllarımda içitim ama insan vücuduna zararlarını öğrendikten sonra onu da
bıraktım…” dedi.
Hitomi Hanım “Peki, siz ne
içersiniz?” diye sordu.
Genç Adam “Doğal olan her ne
var ise içerim. Kahve, ayran, her türlü meyve suyu, mesela vişne, kiraz, nar ve
üzüm suyu gibi…”
Hitomi Hanım “Sizi bu
iradenizden dolayı tebrik ve takdir ediyorum… İnsanların genel ekseriyeti bu
kuralların hiçbirine uymuyorlar. Bu sizi
zorlamıyor mu? Yani zorda bıraktığı olmuyor mu?”
Genç Adam “Hayır, aksine daha özgün ve özgür olduğuma
inanıyorum… Bırakında biraz farklı biri olayım… Siz de bilirsiniz ki, alkollü
içecekler vücudun metabolizmasını yavaşlatır. Alkol kullananlar konuşma ve görme
zorlukları yaşar. Hareket kontrolünü ve reflekslerini yitirir. Karar verme,
kendini kontrol etme yetilerini kaybeder. Muhakeme gücü zayıflar. Uyku
bozukluklarına sebep olur. İnsanın REM uykusunu ortadan kaldırdığı için daha
yorgun ve bitkin olarak uyanır. Beyin hücrelerine zarar ve hafıza kayıplarına
sebebiyet verir.”
Genç Adam bir ara durdu ve
sonra tekrar devam etti. “Mide bulantısına ve kusmaya sebep olur. Solunumu
yavaşlar, tansiyon ve nabız düşer. Ülser, mide, dudak ve ağzı kanserine, tansiyon
ve siroz gibi hastalıkları tetikler. Kadınlarda regl bozuklukları, kısırlık ve
cinsel isteklerin yitirilmesi, hamile ise karnındaki çocuğa zarar verir.”
“Diyeceksiniz ki, alkolün
zararı bu kadar çok mu? Elbette sayılamayacak kadar zararı çoktur. İnsan
biyolojik olarak zarar gördüğü gibi, maddi ve sosyolojik olarak da zarar görür.
Kişi kendine hâkim olamayacak bir hale gelir. Buraya kadar içen kişinin kendine
olan zararlarını saydık.”
“Diğer yanda içen kişinin
ailesine, çevresine ve toplumuna da olan zararlarını göz ardı etmemek gerekir. Toplum
yapısını ve huzurunu olumsuz etkiler. Suça teşvik eder ve suç oranını artırır.
Dünyadaki cinayetlerin yüzde seksen beşi, şiddet ve tecavüzlerin yüzde ellisi,
aile içi kavga ve geçimsizliklerin yüzde yetmişi, ölümcül kazaların ve akıl
hastalıklarının yüzde altmış beşi, alkol sebebiyle olmaktadır.”
“Biz de bir özdeyiş vardır.
İsterseniz bu konuyu bu sözle bağlayayım. ‘İçki, bütün kötülüklerin anasıdır’
derler ki, ben doğru olduğuna inanıyorum… Diğer yanda Allah; Hz. Muhammed’e
gönderdiği Kuran’ın Maide suresi doksan ve doksan birinci ayetlerinde;
“Ey iman edenler; (aklı
örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak,
şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz. Şeytan
içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokarak; sizi Allah’ı anmaktan
ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık vazgeçmek istemiyor musunuz?” diye bizleri uyaran Allah’ı yani bizlerin
ve evrenlerin yaratıcını dinlememek olur mu? Size soruyorum. Dinleyen huzurlu
ve rahat, dinlemeyenler ise kendi kendine eziyet etmektedir. Ne denir?
Hitomi Hanım neredeyse bir
sake yüzünden upuzun bir nutuk dinlemek zorunda kalmıştı. Şaşkınlık içinde
“Yavrum bir sake’den bahsettik. Bizler için duyulmamış sözler işittik… Sizin
ilmi yönünüzü elbette inkâr edemem ama… Görüyorum ki, sadece ilmi yönden değil,
dini yönden de bir hayli bilgi sahibisiniz. Bu yaşta bu kadar bilgi… Tebrik ve
takdire şayansınız doğrusu…” diyerek
hayretini gizleyemedi.
Kızı Yumi’ye dönerek “Kızım
konuğumuza sake ikram edemedik… Bari hep birlikte birer kahve içelim, olmaz mı?”
Annesinin sözleri üzerinde oturduğu yerden kalkıp mutfağa geçti. Az sonra kahvelerle
dönen Yumi kahveleri sunduktan sonra yerine oturdu.
Genç adam umutsuzluğun bir
çıkar yol olmadığının en müşahhas bir örneğini sergilemek üzere, sözlerinde bir
tereddüt ve sis perdesi olmadan anlatmaya devam ediyordu. Sözlerinde sonbaharın
hüzün ve hazan renklerine bürünmüş bir görüntü değil, daha çok canhıraş bir
gayret ve çaba ile ilkbaharın tavrını andırıyordu hali...
“Japon Kültürü sizi
korkutmuyor mu?”
...
Devamı Var
...
Ant-150515