On bir ayın sultanı Mübarek Ramazan Ayı ve Bayramı’nı geride bıraktık…
Yazın en sıcak ve uzun günlerinde dinî-insanî bir vecibe olarak görevlerimizi ifa etmeye çalıştık elhamdülillah…
Elbette ki çekilen zahmetlerin ecri de ona göre olacaktır inancıyla teselli bulduk.
Komşu ülkelerle kıyasladığımızda çok daha rahat bir ortamda iftar ve sahur yaparak oruçlarımızı tuttuk…
Büyüklerimizden başlayarak yakın-uzak akrabaları, komşuları, arkadaş ve dostları, garipleri ve fakirleri ziyaret ettik. Gidemediklerimizi telefonla aradık, mesajlar göndererek hal hatır ettik. Ölmüşlerimizi de unutmayıp mezarlıklara ailece akın edip ziyaretlerde bulunup Fatiha’lar okuduk…
Bayram alışverişiyle birlikte gelip gidene izzet-u ikramlarda bulunduk…
Bayramın bitimiyle Ramazan öncesi hayatımıza kaldığımız yerden devam etmek üzere hızlı bir giriş yaptık...
Daha rahat hareket edebilmek için Ramazan ikliminden apar topar sıyrılıp adeta “Mübarek on bir aylara kavuştuk elhamdülillah” psikolojisine bürünenlerimiz oldu; orucu tutan, nefsine hâkim olan, mülayim olan, sabreden biz değilmişiz gibi özgürlük gibisi yok diyerek!...
Her şey iyi de biz, bir inancın elemanları ve bir ümmetin fertleriyiz. Dolayısıyla bencilce davranamayız…
Maalesef Ramazan ayını kan ve gözyaşlarıyla geçirip iftarla sahurunu şehadet şerbetiyle yapan bedenimizin uzuvları mesabesindeki kardeşlerimiz var ki, bayramı görmeden dâr-ı bekâya göçtüler…
Başta Filistin olmak üzere, Suriye’de, Irak’ta, Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Afganistan’da, Mısır’da… Hâsılı Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda akla ziyan katliamlar yaşanmakta ve Siyonist hegemonyanın plan, hile ve desiseleri işlemektedir. Bu anlamda birer Müslüman olarak yükselen feryad-u figanlar, çekilen acılar gerçekten yüreğimizi parçalamaktadır…
Biz Müslümanların ve ülkemizin düşmanları azımsanmayacak kadar çoktur. Eğer biz aklıselimle hareket edip empati kurarak, birliğimizi ve dirliğimizi sağlayıp koruyabilirsek bütün bu acıların üstesinden gelebiliriz belki!... Başka da bir ihtimal muhaldir…
Buna ilaveten İslam coğrafyası olarak sınırları kaldırmayıp kısır mezhep çekişmeleriyle ve cemaatçilik taassubuyla hareket edersek sorunları iyice kördüğüm haline getireceğimiz aşikârdır.
Yanı başımızda yükselen inilti ve acılara kulak verirken mazlumlardan yana tavrımızı kavlî ve fiilî dualarımızla ortaya koymalıyız!..
Zira bayram bütün ümmetin ortak paydalarından olan önemli bir dönüm noktasıdır…
Bir diğer ciddi konu ise, “Trafik Terörü”dür. Bayram tatilinde gurbetçilerimizin sılaya varmak için yollara düşmesiyle birlikte karayollarımız savaştan beter görüntüler arz etmektedir. Kısaca içeride-dışarıda bayramımıza kan bulaşmış bulunmaktadır ki son yıllarda durum maalesef bu şekildedir.
Ramazan ayında elde ettiğimiz kazanımları, diğer on bir aya da taşımalıyız!.. Yani meşhur deyimiyle; “Eğer dünyadaki hayatımız Ramazan gibi olursa, ahiret hayatımız de cennet gibi olacaktır!..”
Özlemini çektiğimiz, kardeşliğimizi pekiştirdiğimiz gerçek bayramlarda görüşmek dileğiyle.
MFK