Olanca yorgunluğuyla,
Taksim Meydanı’ndaki banka çökmüştür
Günbatımı;
Seyre hazır ve de nazırdır, İstiklal Caddesi’nin halini.
Alacakaranlık Kuşağı, yavaş yavaş aralamakta perdelerini.
Birazdan, Yaşanamayan duyguların,
Yaşanıp- gitmiş aşklara olan isyanları başlayacak.
Çoğalmalarına da devam ediyor saçlardaki ak.
Fransız Konsolosluğu’nun önünde, geçgin bir kadın;
Meşguliyeti, efkâr sigarasını tüttürmek.
1971 yılında, burada terk ettiğim Çilli Sevdiğime,
Olmaz, profilden bu kadar da benzemek.
Seyyar satıcılığa dönüşmüştür, anılarım.
Geçmişten ne varsa,
Parça pilik satılıyor vefasızlığın tezgâhında.
Bir zamanlar, damak tadıyla dinlediğim şarkıların saklandığı
Kırık taş plaklardır, sonsuzluğa uzanıyorlar çöp konteynırında.
Yüz yüze gelemiyoruz artık,
Yorgun Çiçek Pasajı ile bıkkın Galatasaray Meydanı.
Unutulanların arasında çoktan yerini aldı, Haçopulos Pasajı.
Ara sokakların sızlayan çığırtkanlıklarıdır,
Oda kule’nin yüzünü boyar.
Anlamsızlıkları taşımaktan yılmıştır Taksim-Tünel Tramvayı,
Tünel’e kapağı zor atar.
O Tünel ki;
Mazide nice sevdalara ev sahipliği yapmış.
Şimdilerde hüznünden, yüzü gözü tanınmaz vaziyette.
Halinden anlayan tek bir kişi bile kalmamış.
Bir kulağımda, “Vivaldi’nin La Folia’sı”,
Diğerinde Müslim Baba’nın “Sen de bizdensin arkadaş” şarkısı.
Yaşamımın kaderimle atışıp, bozuşmasıdır,
Beni Beyoğlu’nun orta yerinde bıraktı.
Koltuk değneklerine dönüşür, titreyen duygularım.
Sürükleyip, götürürler beni, çözülmüştür ayak bağlarım…