Odakule’nin
Karşı sokağındaki bardan,
Körkütük sarhoş yalpalayarak
Dışarı zor atar kendini, Hendel’in Sarabandesi.
Yasak aşkların, öksüz bıraktığı kaldırımlardan,
Ödünç nefesler alır.
İstiklal Caddesi’ne zoraki ulaşır.
Aksilik;
İstiklal Caddesi’nin,
Bu gece istenmeyen bir misafiri daha var.
Tünel’den , köşe başlarına tutunarak,
Mort olmuş duygulara basıp,
Aheste aheste Arabesk gelmektedir.
Üzerinden dökülen notalarının her birisi
Maziye inat, intihar komandosu sanki.
Galatasaray Meydanı’nda, yakamdan tutup,
Duvarlara yapıştırırlar beni.
İlan panoları çöker,
Gece lambalarında, küfür keyfiyetleri.
Alaycı kahkahalara boğar
Hayat kadınının göz kapaklarındaki sim.
İç cebime saklanır, buraların küheylanı gençliğim.
Tutar bir kolumdan Arabesk, Omzuma yaslanır Hendel’in Sarabandesi.
Tek tesellim,
Dede Efendinin Hicaz Faslı;
O da Acımaz;
Duman altı saatlere iteler beni.
Çok uzakta, belli belirsiz görünür Taksim.
Hala, bekleme umutlarımı taşır,
Fransız Konsolosluğunun önünde 1971 Mayıs’ında
Terk ettiğim Çilli Sevdiğim.
Ters yüz eder bütün renkleri,
Adı unutulan mevsim.
İflas eden zamanın, çığırtkanlığını yapar
Çırılçıplak gezinen travesti zevkler.
Kimlerden kaçıp, kafasını kuma sokmuş
Açmazların yorgun soluğu.
Tarihin, erken doğum yaptığı
Yatacak yerin de kalmadı be Beyoğlu…