‘’ ilk ve son gündü, ezildim bir ömür ağırlığı altında.’’
düşlerini kurduğum tarifsiz bir buluşma,
bir aşkı sorgulayan şahitsiz bir duruşma.
değmişti yaşamaya ömre bedel bir gündü.
doğduğum, yaşadığım ve öldüğüm gündü.
söyleyecek çok sözüm elbette vardı,
titredi dudaklarım.
yutkundum,
iki kelime kustum,
sustum.
bekledim konuşmanı,
suçlu bir çocuk gibi korku içinde pustum.
çıkmaz bir sokakta yüreğim,
kurtulmak senin elinde.
takıldım bakışlarına,
donuktu.
dokundum ellerine,
soğuktu.
anladım ki,
ismim yüreğinde yoktu.
hani bir söz var:
‘’Umut fakirin ekmeğidir’’
fakir olan aşk mıydı yoksa ben miydim?
umut duygularımda bir düştü.
geldiğim an karşına,
bakıştık,
umutlar suya düştü.
aradım ekmeği yüreğimde,
yüreğime köz düştü.
yorgundum,
sevgi doluydum.
beklerdim kapında ömrüm oldukça,
bu aşka engel çoktu.
sözlerin tek tek düştü dudaktan,
sanki:
çelik uçlu bir oktu.
acımadın haline karşındaki aşığın,
kanatırken kalbini merhemin bile yoktu.
veda ettim mi?
hatırlayamadım.
yanımdan ayrıldığın anı,
anlayamadım.
cılız lambalar,
ve loş sokaklar,
duygularımın yansımalarıydı.
uzaklaşıp giderken gölge gibi sessizce,
ölüyordu bir umut sensiz kalan yürekte.
ne bir kalem oldum ne parlayan bir yıldız,
yazamadın bu aşkı kararmış yüreğine.
yaşadığım bir düştü,
coşku dolu gönlüme şimdi bir hazan düştü.
Mehmet Macit
08.01.2016
Dikili/İzmir