Sene 1973, orta birde okuyorum. Şimdiki sistem ile 6ncı sınıftaydım. Utangaç ve iyi bir terbiye ile yetiştirilmiştim. Hala Türkçe dersinde problem yaşıyordum… Ama hikâyemin konusu dersler değil kuşkusuz.
Sınıf öğretmenin elli yaşlarında Zehra Kars isminde, ölmüşse Allah Rahmet eylesin, zarif bir hanım öğretmendi. Okulun başlarında sınıf içinde bizim nasıl oturacağımızı belirlemiş ve en ön sırada iki kızın ortasına oturtmuştu beni. İletişim problemleri yaşamama rağmen, teneffüste öğretmenin yanın gitmiş ve
“Öğretmenin ben erkek çocuğuyum. İki kızın arasında benim ne işim var. Beni erkek çocuklarının yanında bir yerde oturttun!” diyebilmiştim. Öğretmense,
“Neden çocuğum? Onlar senin kardeşin. Yılsonuna kadar böyle oturacaksın!”
“Ama öğretmenim…” dememe rağmen bir yıl boyunca o sırada oturmak zorunda kalmıştım. Ne kız arkadaşlar bunu istedi nede ben…
Şimdi okullarda böyle oturmayı arzuyla isteyen bir nesil var. Televizyonlarda, eğer özel kız arkadaşı ya da erkek arkadaşı yoksa bunu utanç sayacak bir kültürü vermeye çalışıyorlar. Okullarda her dönemde böylesi arkadaşlıklara sıcak bakılır oldu. Hatta ailelerin bile hoşuna gidiyor gizliden gizliye. İnceden inceye dinsizlik gelenekleri içimize yerleştiriliyor. Üniversitelere gelince adeta firar ediyor ar duyguları. Anlamsız bir özgürlük var ve sanki her şey kolayca yapılabilmeli gibisine şiddetli günahlarla baş başa gençlik. Anne ve baba etkisinden kurtulmuş, saçma sapan felsefeler adına, uçuk ve ucuz bir akımla kahpelik öğretiliyor adeta! Üniversite sonrası evliliklerde sağlıklı olmuyor. Boşanmalar hayli artmış durumda. Annesiz ve babasız çocuklar sevgisizce büyüyor.
Ergenlik çağına gelmiş çocuklarımıza kendi bedenleri ile ilgili şeyleri anlatmaksa hala tabu. Çocuklarımız bunları dışarıdan öğreniyorlar ve maalesef sonuçları acı oluyor. On iki yaşında kız çocuklarının çocuk doğurduğu haberlerini üzülerek okuyorum.
Peki, ne yapmalı? Bunu ebeveynler olarak tartışmalıyız. Ergenlik çağına gelmiş çocuklarımızı hemen evlendirelim mi? Bu sorunun cevabını Japonya’da görmüştüm. Ergenlik çağına gelmiş kız çocuğu eğer bir erkekten hoşlanıyorsa babasına söylüyor. Baba oğlanı akşam yemeğine davet ediyor. Bu tanışmadan sonra kız çocuğu ister baba evinde ister oğlanın evinde yaşıyor. Kız çocuğu okuluna devam ediyor. parttime çalışacağı pastane, kafe veya market gibi yerler var. Yani parada kazanıyorlar. Sanki evli gibiler ve başka kıza ya da oğlana bakmıyorlar. Budizm içine yerleşmiş ve ahlaki sorunlarını çözmüşler. Zaten utangaç ve ataerkil bir toplum yapısı var. Buna uyum sağlamışlar.
Biz müslüman bir toplumuz. Zina yapmak haram kılınmış. Kızlarımız ergenlik çağına geldiğinde tesettür ile gezmeliler. Bu tesettür onları erkeklere karşı koruyacaktır. Ama birde nefisleri var. O kadar fitne var ki dışarıda, etkilenmemeleri mümkün görünmüyor. İlgisizlik yüzünden ebeveynleri çalışan çocuklarda bu bozulma daha hızlı oluyor. Kimse kızının bu yollara düşmesini istemez. Hiçbir dinse bunu kabul etmez!
Peki, ne yapmalı? Buna kalıcı çözümler üretmeliyiz. Benim bir oğlan çocuğum var. Bir dostumla şaka yollu konuşuyorduk bu konuyu. Dostuma dedim ki,
“Ya ben oğlumu ergenlik çağına gelince evlendireceğim. Onu maddi olarak destekleyeceğim. Hem bizimle yaşasınlar, okullarına gitsinler. Çocuklarına da biz bakarız!” dostum gülerek,
“ Olur, mu öyle şey. Yirmisine geldi mi birbirlerinden bıkarlar. O zaman ne yapacağız?”
“ Bu varsayım doğru olsa da, yanlış şeyler yaparak, üstelik içlerinde saklayarak, daha da mutlu mu olacaklar ki… Bunun sonucunu yaşamalıyız. Eline iş aş alana kadar, feleğin çemberinden geçmek zorundalar mı? Devletin sistemi öyle olmalı ki, bu yaşanılır ve İslami geleneklere ve ideallere uygun hale getirilebilmelidir.” Dostum gülerek,
“Başörtüsüne bile hala çözüm bulamadık ki… Buna bulalım!”
Bir şey diyemedim. Benim düşüncelerim beni bağlayacak dedim içten içe. Hani bir laf vardır ya, üste baksam bıyık altta baksam sakal… Kızlarımızı dört duvar içine hapis edemeyiz. Etsek bile internet, televizyon var. Chat içinde günlerini geçiren ve sanal zina dediğimiz bambaşka bir âlem doğmuş durumda. Bir hortum var, bir yerinde patlamasın diye önlem alırken birçok yerinden patlayacak hale gelmiş bir teknoloji çağındayız.
Din bunu emrediyor diyerek buna önlem almak mümkün görünmüyor. Medyası, okulu ve sokakları ile din yaşanmadıktan sonra papağan misali hayal kırıklığı yaşayacağız. Ben deve kuşu gibi kafamı kuma gömmek istemiyorum. Hala, çocuğumun ergenlik çağında evlendirme yanlısı düşünüyorum. Ya sizler?
Saffet Kuramaz