Dudakları mağrur
ufuklara,
Zemheriyi giydirdik,
Üzerine örttük
kapıları
Yağmur denizinin
Bembeyaz renkleriyle
Önce kuşlar üşüdü
Sonra yalnız yürekler.
Buğulu camların
arkasında
Türkülere tutulduk
Kireç tutmadı
odalarımız
Ve seccadenin kıblegâhında
Hakk’ın rahlesine
durduk
Şaştım birisi aç iken nasıl uyurduk.
Ayaklarımızda
kutuplar kudurdu
Ayaz tutarken
Ellerimizde gökyüzü...
Sığırcık kanatları
dökülür
Gözyaşı dolu çocukların gözünden
Sarkıklarla dolu
balkona
Bir yaramaz kedi düşer
Hayat üşür
Nefes üşür
Ten üşür
Kulaklarımızı tıkar
Kıvrılıp sarılırız
kimsesizliğimize
Sokak başı ağladı
çocuklar
Moraran parmaklarına
İsyan etti tırnaklar
Ciğerlerine sırnaştı gözyaşları
Soğuğun siyahına
büründü
Kıpkırmızı yanaklar.
Teni zamana çatlamış
Pencerenin arkası
Kum saati döküyor
tanecikleri
Dışarıda donarak
dönüyor dünya
Sobaya bir odun daha
at
Aklın kalmasın
sokaklarda!
ÂDEM
EFİLOĞLU