Bir Ağustos akşamı
hafif çiseyelen yağmur
gök, kızıl bulutlar
karalara bürünmüş…
Yerde, su birikintileri taşıyor
cılız, kuvvetsiz dere
dönüşüyor cesur kuvvetli
içinde taşıyor toprağın tüm nefretini…
O dere… o nehir hıçkıra hıçkıra ağlar
dökülür derin derin maviye
uzaktan esiyor ışık az ileride
tatlımsı suyun tuzla ilk buluşması…
Martıların sesinden anlayan balıkçı
mehtap güverteyi sarınca
ağları sermiş yeşilimsi sofra hazır
rüzgar günah almış savuruyor kayıkları…
Ay dolu, kusuyor nefretini kızıl
küçük küçük hafifçe esen yel
çığlına dönüyor fırtına kopuyor
o hızla, kayaları yarmaya yeminli…
Mazilerde kalmış o hoyrat nehir
taşı delerdi kayaları yarardı
sevdiği maviye ulaşmak niyetiyle
işte o mavi ne de hakikatsiz…
Bir Ağustos akşamında…
Suskun//