nasıl da sevdim
bilseniz
tebrik ederdiniz beni kederimden
dolayı
ateşe basar gibi
parmağınızı,
yakar gibi etinizi
kemiğinizi bile kömür
eder gibi
yüreğim yandı onu
severken,
izi kaldı şimdi,
kalpte yanık izi,
ta en içte,
dipte
hüzün gibi bir şey var
tadımda
ve adın geçtiğinde
kıyametim olur
sen olursan ömrüm
cennete
olmazsan cehenneme
evrilir
şimdi nerede bir ateş görsem bana buzdur
yaram bastığım en iri
tuzdur
gök aydınlıkmış
hikayedir bana
gece karanlıkmış
geçsenize
en karanlık benim,
en zifiri,
en tenha
ey karanlıkların en
karanlığı,
ayrılıkların en
ayrılığı
bana musallat oldu
sensizlik,
mirasım oldu yokluğun
nasıl da sevdim
bilseniz
hayran kalırdınız bana,
terk edilmişliğimden
dolayı
şaşardınız halime, dua
ederdiniz
her tarafım yara
içindeyken
iyileşmem için değil de
kavuşmam için o yâre
bir jiletle kesseniz
damarlarımı kanım akmaz da
sensizliğim kanar damar
damar
ne yar kalır kendimi
atacağım
ne yâr kalır kendimi
bulacağım
ömrüm soyulur bir rende
ile
etim kemiğimden ayrılır,
ruhum bedenimden
ne kaldı senden geriye
şimdi
insan ömrü; bir göz
açımlık, bir göz kapatımlık
yâr ayrıldı da içine
düştüm sanki
sende mahpus kaldım,
müebbedim oldun
ömrümün en güzel anları,
sende olduğum anlar
beni bir tek dibe
vurmuş olan anlar
nasıl da sevdim
bilseniz
alkışlardınız beni
hüznümden dolayı
bir insana bu kadar mı yakışır
hüzün, derdiniz
bu kadar mı şık durur
üzerinde,
bu kadar mı stil olur,
bu kadar mı tarz olur
hüznümü görünce bu
olurdu en büyük derdiniz
okyanusa anlattım
derdimi,
okyanus çöle döndü
dağa yükledim derdimi,
dağ düze döndü
yerin yedi kat dibine
gömdüm hüznümü,
filizlendi
yedi kat arşa sakladım
tasa mı da
gök griye döndü
ayrılığında dikenler
büyüdü de büyüdü
çiçekler kurudu da
kurudu
terkine müstahak oldum
bilmem ki ben bu
dünyada sensiz ne umdum
ahirde ne buldum
nasıl da sevdim
bilseniz
dünyadaki bütün
sevmelere, emin olun, yalan derdiniz